SORUŞTURMA EVRESİNDE UZLAŞTIRMA USULÜ

Sınav KonularıSoru Sayısı: 105

Soru ÇözHızlı TekrarDers Notları


Soruşturma, kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evreyi ifade eder (CMK m. 2/1-e). Soruşturma ile kovuşturma evresinin birbirinden ilkeleri ve makamları açısından farklı olmaları nedeniyle, uzlaştırma usulü de bu iki evrede birbirinden farklı usule tabidir. Ancak her iki evrede de uzlaştırma usulü uzlaştırma bürosu tarafından yürütülmekte ve uzlaştırmacı vasıtasıyla icra edilmektedir.

A) Delillerin Toplanması

Her Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde uzlaştırma bürosu kurulur ve bu uzlaştırma bürosunda yeteri kadar Cumhuriyet savcısı ile personel görevlendirilir. Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde kurulan uzlaştırma bürosu iş ve işlemleri Cumhuriyet başsavcısı, Cumhuriyet başsavcı vekili veya Cumhuriyet savcısının denetimi altında yazı işleri müdürünün yönetiminde zabıt kâtibi ve diğer görevliler tarafından yürütülür (CMUY m. 39). Esas itibariyle uzlaştırma iş ve işlemlerine ilişkin hizmetlerin yürütülmesini sağlamakla görevli olan uzlaştırma bürosunun görev ve sorumlulukları, CMUY m. 40’ta sayılmış olup, bunlar arasında Cumhuriyet savcısının onayıyla uzlaştırmacı görevlendirmesi yapmak da yer almaktadır (CMUY m. 40/1-ç).

Soruşturma konusu suçun uzlaştırmaya tâbi olması ve iddianame düzenlenmesi için yeterli şüphenin bulunması hâlinde, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısı gönderme kararı vererek dosyayı, Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde kurulan uzlaştırma bürosuna gönderir (CMUY m. 10/ 2). Soruşturma bürosunda görevli Cumhuriyet savcısı, uzlaştırma kapsamında olan bir suç ile ilgili olarak şüpheli hakkında iddianame düzenlenmesi için yeterli delilleri toplamak durumundadır. Bu şekilde delilleri topladıktan sonra, Uzlaştırma Yönetmeliğinin ekinde yer alan gönderme kararı ile dosyayı uzlaştırma bürosuna gönderecektir.

B) Soruşturma Dosyasının Uzlaştırma Bürosuna Gönderilmesi ve Dosyanın İncelenmesi

Dosyanın uzlaştırma bürosuna intikali, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısının kararı ile olur. Söz konusu kararda, suça konu olaya ve delillere dair değerlendirme ve suç fiilinin hukukî nitelendirilmesi yer alır (CMUY m. 10/2). Cumhuriyet savcısının, dosyanın uzlaştırma işlemlerinin yapılması amacıyla uzlaştırma bürosuna intikali yönündeki kararı, bağlı olduğu Cumhuriyet başsavcısı tarafından görülür (CMUY m. 10/4). Cumhuriyet başsavcısının ilgili kararı görmesi, bir denetim mekanizmasıdır.

Cumhuriyet başsavcılarının, merkezdeki Cumhuriyet savcıları ile bağlı ilçe Cumhuriyet başsavcıları ve Cumhuriyet savcıları üzerinde; ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet başsavcısının, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresinde görevli Cumhuriyet başsavcıları, Cumhuriyet başsavcı vekilleri, Cumhuriyet savcıları ile bağlı birimler üzerinde; asliye ceza mahkemesi Cumhuriyet başsavcısının o yer yargı çevresinde görevli Cumhuriyet savcıları ile bağlı birimler üzerinde gözetim ve denetim yetkisi söz konusudur. Bu yetki bağlamında Cumhuriyet başsavcıları, Cumhuriyet savcılarının işlemlerinin hukuka uygunluğunu incelerler ve onlara görevleri ile ilgili talimat verebilirler. Bu gözetim yetkisi, Cumhuriyet başsavcıları veya onların yetkilendirdikleri başsavcı vekilleri tarafından, Cumhuriyet savcılarının işlemleri üzerinde “görüldü” ibaresini koymaları ile tecelli etmektedir. Bu şekilde yapılan işlemin Cumhuriyet başsavcısının denetiminden geçtiği ve onun talimatlarına uygun olduğu anlaşılır.

Dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesi kararına Cumhuriyet başsavcısı tarafından görüldü ibaresinin konması, Cumhuriyet başsavcısının dosyanın tamamını incelediği ve suçun uzlaştırma kapsamında olduğunu teyit ettiği anlamı taşır. Böylece dosya, uzlaştırma bürosuna gönderilmeden önce fiilin, uzlaştırma kapsamında bir suç teşkil edip etmediği ve soruşturmada kamu davası açılması için yeterli şüphenin elde edilip edilmediği ön denetime tâbi tutulmuş, uzlaştırma kapsamında olmayan veya uzlaştırma işlemlerinin başlatılması henüz uygun olmayan dosyaların hatalı olarak uzlaştırma bürosuna gönderilmesinin önüne geçilmiş olur.

Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısı tarafından gönderme kararı verildikten sonra Cumhuriyet başsavcısı veya görevlendirilen Cumhuriyet başsavcı vekilinin görüldü işlemini müteakip uzlaştırma bürosu tevzi havuzuna düşen dosya, Cumhuriyet başsavcısı veya görevlendirilen Cumhuriyet başsavcı vekili tarafından uzlaştırma bürosuna tevzi edilmesi ile kendiliğinden büro kayıt numarası alır (CMUY m. 10/4).

Uzlaştırma bürosu personeli, numara almış dosyayı gecikmeksizin uzlaştırmadan sorumlu Cumhuriyet savcısına sunar. Uzlaştırmadan sorumlu Cumhuriyet savcısı ilk iş olarak söz konusu dosyayı tamamen inceler (CMUY m. 11). Böylece gönderme kararı ikinci bir hukukî denetime tabi tutulmuş olur.

Uzlaştırmadan sorumlu Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan inceleme sonucunda;

a) Büroya gönderme kararında kabul edilen fiilin uzlaştırma kapsamında olmadığının (uzlaştırmaya tâbi olmayan bir suçun yanlış nitelendirme dolayısıyla uzlaştırma bürosuna gönderilmiş olduğunun) anlaşılması,
b) Gönderme kararına konu olan dosya içeriğinden şüpheli hakkında kamu davası açılması için yeterli şüphenin tespitine yönelik, suçun sübutuna etki edeceği mutlak sayılan deliller toplanmadan dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderildiğinin anlaşılması, hâllerinde soruşturma dosyası, Yönetmeliğin 2 no’lu ekinde yer alan iade kararı ile soruşturma bürosuna geri gönderilir (CMUY m. 11). Bu hâlde delilin soruşturma bürosu tarafından toplanması gerekip gerekmediğine, görüldü yapan Cumhuriyet başsavcısı veya başsavcı vekili karar verir.

C) Uzlaştırmacıların Görevlendirilmesi

Uzlaştırmacı, şüpheli veya sanık ile mağdur veya suçtan zarar gören arasındaki uzlaştırma müzakerelerini yöneten, Cumhuriyet savcısının onayıyla Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde kurulan uzlaştırma bürosunca görevlendirilen avukat veya hukuk öğrenimi görmüş kişiyi ifade eder (CMUY m. 4, 1/l).

Uzlaştırma bürosu, avukatların veya hukuk öğrenimi görmüş kişilerin yer aldığı, Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen uzlaştırmacı listelerinden uzlaştırmacı görevlendirir (CMK m. 253/24, CMUY m. 4; 40; 47).

Uzlaştırma bürosuna gönderilen dosyanın uzlaştırmadan sorumlu Cumhuriyet savcısı tarafından incelenmesi sonucunda, gönderme kararına esas suçun uzlaştırma kapsamında kaldığının anlaşılması hâlinde (iade kararı verilmesini gerekli görmez ise) uzlaştırmacı görevlendirilir. Uzlaştırmacı görevlendirilmesi, Alternatif Çözümler Daire Başkanlığı tarafından belirlenen listeye göre ilgili Cumhuriyet savcısının onayıyla yapılır (CMUY m. 12/1). Uzlaştırmacılara verilecek dosya, Cumhuriyet savcısı veya onun gözetiminde büro personeli tarafından UYAP tevzi esaslarına göre otomatik olarak belirlenir. Uzlaştırmacıya verilecek aylık azami dosya sayısını Daire Başkanlığı; büroya gelen dosya ve ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığı listesinde kayıtlı uzlaştırmacı sayısı gibi hususları dikkate almak suretiyle belirleyebilir.

İlgili Ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığı yargı çevresinde yeteri kadar uzlaştırmacı bulunmaması hâlinde, en yakın ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığı listesinden görevlendirme yapılabilir (CMUY m. 12/2).

Dosya uzlaştırmacıya tevdi edildikten sonra taraflara bu husus telefon, SMS veya diğer elektronik araçlarla bildirilir (CMUY m. 12/3). Taraflara SMS veya elektronik araçlarla bildirim yapılması özellikle bu bildirimde söz konusu dosya numarası ve o dosya için atanan uzlaştırmacının kimlik bilgilerinin yer alması önemlidir. Bu sayede taraflar, dosyasının güncel durumu ile ilgili bilgi sahibi olur ve uzlaştırma kurumundan da haberdar edilir. Taraflar, dosyalarının hâlen soruşturmadan sorumlu Cumhuriyet savcısı önünde olduğunu düşünebilirler, uzlaştırma kurumu hakkında hiçbir bilgiye sahip olmayabilirler. Söz konusu bildirim ile taraflar, kendi dosyalarını da ilgilendiren bir kurum olarak uzlaştırma kavramını belki de ilk defa duymuş olacaktır. Uzlaştırmacının ilk kez taraflar ile iletişime geçmesi hâlinde, tarafların uzlaştırmacıya güvenle yaklaşabilmelerinin yolu açılır. Özellikle telefon ve diğer iletişim araçlarıyla dolandırıcılığın sıklıkla karşılaşıldığı göz önüne alındığında, bu bilgilendirmenin önemi daha iyi ortaya çıkacaktır.

Uzlaştırmacı görevlendirilmesinde uzlaştırma bürolarında esas alınacak dosya tevzi kıstasları şunlardır (CMUY m. 13):

1) Uzlaştırmaya konu suçun niteliği ve sayısı,
2) Taraf sayısı ve tarafların bulunduğu yer,
3) Uzlaştırma raporunun verilme süresi,
4) Uzlaşma teklifinin sonucu,
5) Uzlaştırma sonucu. Uzlaştırmacılara verilecek dosya,

Cumhuriyet savcısı veya onun gözetiminde büro personeli tarafından UYAP tevzi esaslarına göre otomatik olarak belirlenir (CMUY m. 14).

Uzlaştırmacıya verilecek aylık azami dosya sayısını Alternatif Çözümler Daire Başkanlığı; büroya gelen dosya ve ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığı listesinde kayıtlı uzlaştırmacı sayısı gibi hususları dikkate almak suretiyle belirleyebilir (CMUY m. 15).

Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen uzlaştırmacı listelerinde, avukatlar ve hukuk öğrenimi görmüş kişilerden oluşan uzlaştırmacılar kayıtlı olduğundan (CMK m. 253/24; CMUY m. 48), Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde bulunan uzlaştırma bürosu, hukuk öğrenimi görmüş kişiler arasından da uzlaştırmacı görevlendirebilir (CMK m. 253/4). Uzlaştırmacı olabilmek için baro levhasına kayıtlı avukat olmak zorunlu olmayıp, hukuk öğrenimi görmüş olmak yeterlidir. Bu bağlamda hukuk fakültesi öğretim üyeleri, noterler veya emekli hâkimler uzlaştırmacı olabilir. Hukuk öğrenimi görmüş uzlaştırmacıların görevlendirilmesi hâlinde, hukuk öğrenimi görmüş kişiler yönünden üniversitelerin hukuk fakültelerinden mezun olmak veya hukuk ya da hukuk bilgisine programlarında yeterince yer veren siyasal bilgiler, idari bilimler, iktisat, maliye alanlarında veya polis akademisinde en az dört yıllık yüksek öğrenim yapmış olmak (CMUY m. 48, 2/ç) şartları aranır.

Uzlaştırmacıların sayısı, uyuşmazlığın niteliği göz önünde bulundurularak uzlaştırma bürosunca tespit edilmelidir. Olayın özelliğine göre birden fazla uzlaştırmacıya görev verilebilir. Örneğin, mağdur veya fail sayısının birden fazla olduğu karışık dosyalarda gerek görülmesi hâlinde, birden fazla uzlaştırmacı görevlendirilebilir (CMUY m. 36/3).

D) Uzlaştırmacıya Belgelerin Verilmesi

Görevlendirilen uzlaştırmacıya, soruşturma dosyasında yer alan, uzlaştırma konusu suç veya suçlara ilişkin belgelerden uzlaştırma için gerekli olup da Cumhuriyet savcısı tarafından uygun görülenlerin birer örneği, büro personeli tarafından uzlaştırmacıya verilir.

Hangi belgelerin verildiği (uzlaştırma evrakı), verilme tarihi ile soruşturmanın gizliliği konusundaki bildirim, uzlaştırma bürosu personelinin ve uzlaştırmacının imzasını içeren bir tutanakla tespit edilir (CMK m. 253/11, CMUY m. 12/4,16). Kovuşturma evresinde mahkeme tarafından gönderilen dosya, büro personelince uzlaştırmacıya tutanakla teslim edilir ve alındı belgesi dosyasına eklenir (CMUY m. 23).

Uzlaştırma müzakerelerinin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için, Cumhuriyet savcısı (veya mahkeme), uzlaştırma süreci başlamadan önce, suçla ile ilgili olaylar hakkında soruşturma dosyasında (veya kovuşturma dosyasında) yer alan bilgi ve belgeleri (uzlaştırma evrakını) uzlaştırmacıya vermelidir.

Uzlaştırma evrakından kasıt, uzlaştırma yapılacak dosyada Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından belirlenmiş olan belge örnekleridir. Hangi belgelerin örneklerinin verileceği her dosya bakımından farklılık arz edecektir. Örneğin, TCK m.125 kapsamında bir hakaret dosyası için uzlaştırmacı olarak tayin edilen kişiye tarafların ve varsa tanık beyanları, ileti yoluyla hakaret ise ileti içeriğinin verilmesi yeterli olabilecektir. Başka bir örnek vermek gerekirse, TCK m. 86/1 kapsamında kasten yaralama suçu ile ilgili olarak tayin edilen uzlaştırmacıya, taraf ifadeleri, tanık beyanları yanında olay yeri tutanağı ile mağdur raporunun verilmesi yerinde olacaktır.

Dosyaya görevlendirilen uzlaştırmacıya, dosyanın tamamı değil, uzlaştırma için gerekli olup uzlaştırmadan sorumlu Cumhuriyet savcısınca uygun görülen belgelerden birer örnek verilir. Uzlaştırma süreci bakımından gerekli olmayan bilgi ve belgeler uzlaştırmacıya verilmez.

Benzer şekilde soruşturma dosyasında başka bir suça ilişkin belgeler de bulunabilir. Soruşturma evresindeki usul işlemleri gizli olduğundan (CMK m. 157), bu belgelerin uzlaştırmacıya verilmesi gizlilik ilkesine zarar verebilir. Bu yüzden, soruşturma dosyasında yer almakla beraber, uzlaştıramaya tâbi suçla ilgisi olmayan belgeler de uzlaştırmacıya verilmemelidir.

Soruşturma dosyasında yer alan belgelerin örneği uzlaştırmacıya verilirken, bir tutanak düzenlenmek suretiyle bu işlem belgelenmeli ve alındı belgesi dosyasına eklenmelidir. Bu belgeleme, uzlaştırma bürosunun uzlaştırmacıya, soruşturmanın gizliliği ilkesine uygun davranmakla yükümlü olduğunu hatırlatmasının (CMK m. 253/11) ve uzlaştırmacının, uzlaştırma işlemlerini sonuçlandırmak zorunda olduğu otuz günlük sürenin (CMK m. 253/12, CMUY m. 17/1) başlangıcının tespiti bakımından önem taşır. Bu nedenle Uzlaştırma Yönetmeliğinde, uzlaştırmacıya hangi belgelerin verildiği, verilme tarihi ile soruşturmanın gizliliği konusundaki bildirimin, uzlaştırma bürosu personelinin ve uzlaştırmacının imzasını içeren bir tutanakla tespit edileceği öngörülmüştür (CMUY m. 16/2).

Uzlaştırmacı, soruşturma dosyası ve varsa sosyal inceleme raporunu inceleyerek, suç teşkil eden fiili ve suçun işlenme şeklini değerlendirmelidir. Soruşturma dosyası ve sosyal inceleme raporunun uzlaştırmacı tarafından incelenmesi, uzlaştırmacının suçu teşkil eden fiilin yanı sıra uyuşmazlığın niteliği hakkında bilgi edinmesini sağlar. Soruşturma dosyası ve rapor, her ne kadar mevcut uyuşmazlığa sadece “ışık tutmak” amacını taşısa da, uzlaştırmacı bu raporla uyuşmazlık, uyuşmazlığın tarafları ve özel koşulları hakkında bilgi sahibi olabilir.

Suçun altında yatan uyuşmazlık örneğin, komşular arasında, aile içinde, işyerinde, trafikte, yaşlı ile genç bir kişi veya çocuklar arasında ortaya çıkmış olabilir. Uzlaştırmacı, soruşturma dosyası ve raporu inceleyerek, uyuşmazlığa kaç kişinin karıştığını da belirleyecektir. Soruşturma dosyası ve rapor, uzlaştırmacının usule yönelik olarak vereceği kararı, uzlaştırma sürecini nasıl başlatacağını ve hangi uzlaştırma yöntemini kullanacağını belirlemesindeki ilk dayanak noktasıdır. Örneğin uyuşmazlığın uzun zaman önceye dayandığı hâllerde, uzlaştırmanın iki uzlaştırmacı tarafından (yani takım arabuluculuğu şeklinde) yürütülmesi yararlıdır. Buna karşılık, uyuşmazlığın uzun bir geçmişinin olmadığı hâllerde, tek uzlaştırmacının bulunması yeterlidir. Benzer şekilde, uyuşmazlıklar arasındaki farklılıkların iyi teşhis edilmesi, uzlaştırma için takip edilecek yaklaşımın seçiminde de önemlidir. Örneğin uzlaştırmacı, uzun süre önce ortaya çıkmış “soğuk uyuşmazlık” ile, taraflar arasında yeni beliren, trafik kazası gibi ani bir olaydan kaynaklanan “sıcak uyuşmazlık” arasındaki farka dikkat etmelidir.

E) Gizlilik Bildirimi

Uzlaştırma müzakereleri gizlidir. Bu nedenle, müzakerelere sadece şüpheli, müdafi, mağdur (veya suçtan zarar gören), vekili ile bu kişilerin kanuni temsilcisi katılabilir (CMK m. 253/13). Bu itibarla uzlaştırma çerçevesinde edinilen bilgi ve belgeler, bu bilgi veya belgenin sahibinin rızası veya bir kanunî zorunluluk söz konusu olmadan açıklanamaz (CMUY m. 6, 1/b). Gizlilik, yalnızca uzlaştırma görüşmelerini değil sürecin tamamını ve sadece tarafların sunduğu belgeleri değil uzlaştırmacıya, uzlaştırma bürosu tarafından verilen bilgi ve belgeleri de kapsar. Uzlaştırmacıya soruşturmanın gizliliğine riayet etmesi gerektiği hatırlatılır.

Soruşturma dosyasında yer alan uzlaştırma konusu suç veya suçlara ilişkin belgelerden uzlaştırma için gerekli olanların birer örneği büro personeli tarafından uzlaştırmacıya verilirken, hangi belgelerin verildiği, verilme tarihi ile soruşturmanın gizliliği konusundaki bildirim, büro personelinin ve uzlaştırmacının imzasını içeren bir tutanakla tespit edilir (CMUY m. 16). Uzlaştırma bürosu, soruşturma dosyasında yer alan belgelerin birer örneğini verirken, soruşturmanın gizliliği ilkesine uygun davranmakla yükümlü olduğunu uzlaştırmacıya hatırlatır (CMK m. 253/11).

F) Uzlaştırmacıların Nitelikleri

Ceza Muhakemesi Kanununda, ceza uzlaştırması alanının disipline edilmesi ihtiyacı nedeniyle uzlaştırmacıların nitelikleri, eğitimi, sınavı, görev ve sorumlulukları, denetimi, eğitim verecek kişi, kurum ve kuruluşların nitelikleri ve denetimleri ile uzlaştırmacı sicili, uzlaştırmacılar ve eğitim kurumlarının listelerinin Adalet Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği hükme bağlanmıştır (CMK m. 253/25).

Kanunda, uzlaştırmacı olabilmek için belli bir meslekî tecrübe aranmamış, gerekli eğitimin koşulları ise Yönetmelikle belirlenmiştir (CMUY m. 50). 

G) Uzlaştırmacıların Eğitimi

Uzlaştırma ve diğer ADR yollarının doğru işleyebilmesi için hukukçulara müzakere hünerlerini öğretmenin zorunlu olması ve bu eğitimin önemi sebebiyle, Uzlaştırma Yönetmeliğinin 50. maddesinde “uzlaştırmacıların eğitimi” özel olarak düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, uzlaştırmacı olarak görevlendirilecek kişilerin görevlerine başlamadan önce eğitim almaları ve görev yaptıkları sürece meslek içi eğitime tâbi tutulmaları sağlanır. Bu eğitim; alternatif uyuşmazlık çözümü ve müzakere hünerleri ile yöntemlerini geliştirmeyi, mağdur, suçtan zarar gören, şüpheli veya sanık ile birlikte çalışmanın özel koşulları ve ceza adaleti sistemi hakkında bilgi sahibi olma hususlarında yeterlilik kazandırmayı amaçlamalıdır. Eğitimin konusu; görev yapacak kişilerin sahip olmaları gereken asgari nitelikler, bilgi düzeyi ve kişisel yeteneklerinin geliştirilmesinden oluşur. Uzlaştırmacı olarak görevlendirilecek kişilere; uzlaştırmanın hukukî niteliği ve sonuçları, uzlaştırmanın uygulama alanları, iletişim esasları, soru ve müzakere teknikleri, müzakere yönetimi, uzlaştırma raporu, uyuşmazlık analizi, uzlaştırmaya tâbi suçlar ve etik kurallar konularında eğitim verilir (CMUY m. 50/2).

Uzlaştırmacı olacak kişilere otuz altı saati teorik ve on iki saati uygulamalı olmak üzere en az kırk sekiz ders saati eğitim verilir. Günlük eğitim sekiz saatten fazla olamaz ve eğitim grupları en fazla otuz kişiden oluşur. Bu sayıdan daha fazla kişiden oluşan gruplar için Daire Başkanlığından ayrıca izin alınır (CMUY m. 50/4).

Uygulamalı eğitim; adayların, bireysel ve gruplar hâlinde iletişim ve müzakere tekniklerini kullanma becerilerini geliştirmelerini sağlayacak örnek uyuşmazlık çözüm çalışmaları ile uygulama gözetimi faaliyetlerini içerir. Uzlaştırmacı eğitimi alan kişilerden örnek bir uyuşmazlık senaryosu ortaya koymaları, uzlaştırma yöntemini kullanarak sonuçlandırmaları ve eğitmenlerle birlikte grup değerlendirmeleri yapmaları beklenir (CMUY m. 50/5).

Uzlaştırmacılara, uzlaştırmacı eğitim izni verilen kuruluşlarca teorik ve uygulamalı, toplam sekiz ders saatinden az olmamak üzere iki yılda en az bir defa yenileme eğitimi verilir. Uzlaştırmacılar iki yılda bir verilen bu eğitime katılmak zorundadırlar (CMUY m. 50/6).

Eğitime katılanların, belgeye dayalı ve eğitim kuruluşlarınca kabul edilen haklı bir mazeretleri olmadıkça uzlaştırmacı eğitimi süresince verilen ders ve çalışmalara katılımları zorunludur. Eğitim kuruluşlarınca, adayların derslere devam durumunu gösteren çizelge düzenlenir ve kabul edilebilir haklı bir mazereti bulunmaksızın derslerin 1/12’sine devam etmeyenlerin eğitim programıyla ilişiği kesilir (CMUY m. 50/7).

Eğitim kuruluşları, eğitimlerini başarı ile tamamlayan kişilere en geç bir ay içinde uzlaştırmacı eğitimini tamamladıklarına dair katılım belgesi verirler (CMUY m. 50/8).

Uzlaştırmacı olarak görevlendirilecek kişilerin eğitimi; üniversitelerin hukuk fakülteleri, Türkiye Barolar Birliği veya Türkiye Adalet Akademisi tarafından verilir (CMUY m. 51/1).

Uzlaştırmacı eğitimini tamamlayanların uzlaştırmacı siciline kayıt olabilmeleri için, uzlaştırma eğitiminin bitiminde yapılan yazılı sınavda başarılı olmaları zorunludur (CMUY m. 4, 1/o; 55).

H) Uzlaştırmacı Sicili

Ceza Muhakemesi Kanununda, her Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde uzlaştırma bürosu kurulacağı, yeteri kadar Cumhuriyet savcısı ile personel görevlendirileceği ve uzlaştırmacıların, avukatların veya hukuk öğrenimi görmüş kişilerin yer aldığı, Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen uzlaştırmacı listelerinden görevlendirileceği hükme bağlanmıştır (CMK m. 253/25; CMUY m. 12).

6763 sayılı Kanunla CMK m. 253/24’te yapılan değişiklikle, uygulamanın sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi için, bütün uzlaştırmacıların seçilebileceği, bu konudaki tecrübe ve eğitimlerinin yazılı olduğu merkezî listeler oluşturulması yararlı olmuştur. Uzlaştırmacı olma yetkisini kazanmış kişilerin sicilleri, sicil numarası verilmek suretiyle Alternatif Çözümler Daire Başkanlığınca tutulur (CMUY m. 47/1). Daire Başkanlığınca, sicildeki kayıt sırası, ilgilinin görev yapmak istediği ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığı yargı çevresi ve uzlaştırmacı ihtiyacı esas alınmak suretiyle uzlaştırmacı listeleri oluşturulur (CMUY m. 71/1). Uzlaştırmacı listeleri, UYAP bilişim sistemine Daire Başkanlığınca eklenir (CMUY m. 71/2). Uzlaştırmacı görevlendirilmesi, Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından Daire Başkanlığınca belirlenen listelere göre yapılır (CMUY m. 71/3). Daire Başkanlığınca oluşturulan uzlaştırmacı listeleri Bakanlıkça ilân edilir (CMUY m. 71/4).

I) Uzlaştırmacının Sicile Kaydı

Sicile kayıt başvurusu, Daire Başkanlığına elektronik ortamda başvurmak suretiyle yapılır (CMUY m. 48/1).
İlgilinin, uzlaştırmacı olarak görev yapmak istediği ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığı ile iletişim bilgilerini içerir başvuru dilekçesine eklenmesi gereken evrak şunlardır (CMUY m. 48/2):

a) Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Numarası,
b) Mezuniyet belgesi ile hukuk fakültesi mezunları dışındakiler için not dökümüne ilişkin belgenin onaylı örneği,
c) Son altı ay içerisinde çekilmiş vesikalık fotoğraf,
ç) Varsa kayıtlı olunan oda, çalışılan kurum ve kuruluşun isimleri,
d) Uzlaştırmacı eğitiminin tamamlandığını gösterir katılım belgesinin aslı veya onaylı örneği.

Uzlaştırmacı siciline kayıt olma şartları şunlardır (CMUY m. 48/3):

a) Türk vatandaşı olmak,
b) Tam ehliyetli olmak,
c) Avukatlar yönünden baroya kayıtlı olmak,
ç) Hukuk öğrenimi görmüş kişiler yönünden üniversitelerin hukuk fakültelerinden mezun olmak veya hukuk ya da hukuk bilgisine programlarında yeterince yer veren siyasal bilgiler, idari bilimler, iktisat, maliye alanlarında veya polis akademisinde en az dört yıllık yüksek öğrenim yapmış olmak,
d) Kasten işlenmiş bir suçtan mahkûm olmamak,
e) Terör örgütleriyle iltisaklı veya irtibatlı olmamak,
f) Uzlaştırmacı eğitimini tamamlamak ve yazılı sınavda başarılı olmak,
g) Disiplin yönünden meslekten veya memuriyetten çıkarılmamış ya da geçici olarak yasaklanmamış olmak.

Sicile kayıt için başvuruda bulunacak kişinin fiilen yürütmekte olduğu asıl mesleğinin ilgili mevzuatında, uzlaştırma faaliyetini yürütmesine engel bir hüküm bulunmamalıdır (CMUY m. 48/4).

Yönetmelikte sayılan sicile kayıt şartlarını taşıdığı anlaşılan ve belgelerinde eksiklik bulunmayan başvuru sahipleri uzlaştırmacı siciline kaydedilir. İlgililerden, şartları taşımadığı anlaşılan veya verilen bir aylık süreye rağmen eksik belgelerini sunmayan başvuru sahiplerinin sicile kaydı yapılmaz (CMUY m. 48/5).

Başvurular hakkında geliş tarihinden veya eksik belgenin ikmalinden itibaren iki ay içinde karar verilerek ilgilisine de tebliğ edilir (CMUY m. 48/6).

Belge eksikliği nedeniyle sicile kayıt talebi reddedilen kişiler eksik belgeleri ikmal ederek yeniden sicile kayıt için başvuruda bulunabilirler (CMUY m. 48/7).

Uzlaştırmacı, Yönetmelikte sayılan şartlarla ilgili olarak, kendisine ait bilgilerde meydana gelen her türlü değişikliği bir ay içinde, varsa belgesi ile birlikte Daire Başkanlığına bildirmek zorundadır (CMUY m. 48/8).

Sınavda başarılı olanların sınav sonuçları, yenileme eğitimlerini de tamamlamak şartıyla, sicile kayıt yaptırıncaya kadar geçerliliğini korur (CMUY m. 48/9).

J) Uzlaştırmacının Sicilden ve Listeden Çıkarılması

Daire Başkanlığı, aşağıdaki hâllerin varlığını tespit ederse, uzlaştırmacının sicil ve listeden çıkarılmasına karar verebilir (CMUY m. 49/1):

1- Uzlaştırmacının, uzlaştırmacı olabilmek için aranan koşulları taşımadığı hâlde sicile kaydedilmesi veya bu koşulları daha sonra kaybetmesi,
2- Uzlaştırmacının, uzlaştırma göreviyle bağdaşmayan tutum ve davranışlarda bulunması,
3- Uzlaştırmacının, Kanunun öngördüğü yükümlülükleri önemli ölçüde veya sürekli yerine getirmemesi,
4- Uzlaştırmacının etik ilkelere aykırı davranması,
5- Uzlaştırmacının, performans değerlendirmeleri sonucunda yeterli bulunmaması,
6- Uzlaştırmacının yenileme eğitimini tamamlamaması.

Sicil ve listeden çıkarılma işleminden önce, uzlaştırmacının yazılı savunması alınır. Uzlaştırmacı, yazılı savunmada bulunması için kendisine yapılan yazılı bildirimin tebliğinden itibaren on günlük süre içinde savunmasını vermek zorundadır. Tebliğden imtina eden veya bu süre içinde savunmada bulunmayan uzlaştırmacı savunma hakkından vazgeçmiş sayılır (CMUY m. 49/3).

Uzlaştırmacı, sicilden ve listeden çıkarılmasını her zaman isteyebilir. Bu durumda olanlar, sınav şartları dışındaki şartları haiz ise yeniden sicile kayıt yaptırabilirler (CMUY m. 49/5).
A) Genel Olarak Onarıcı Adalette Uzlaştırmacıların Uyması Gereken Etik İlkeler

Uzlaştırmacıların belli etik kurallara riayet etmesi, uzlaştırma sürecinin başarılı olması için zorunludur. Onarıcı adalette uzlaştırmacıların uyması gereken etik ilkeler şu şekilde tasnif edilmektedir:

I- Tarafların Menfaatleriyle İlgili Olan Etik İlkeler (İhtiyaçlar ve Haklar)
1) Tüm Taraflarla İlgili Etik İlkeler:


1- Gönüllü katılım ve aydınlanmış iradeye dayalı rıza sağlanmalıdır.
2- Davanın özelliklerinden bağımsız olarak ayırımcılık yapılmalıdır.
3- Destek almak üzere gerektiğinde ilgili yardımcı kurumlara ulaşılabilmelidir (onarıcı adalet yöntemlerinin uygulanması hizmet veren kurumlar bunlara dâhildir).
4- Süreç içindeki kırılgan (küçükler, kadınlar, yoksullar gibi dezavantajlı) taraflar korunmalıdır.
5- Ceza davalarının görülmesine ilişkin geleneksel yöntemlere (mahkemelere) başvuru hakkı saklı olmalıdır.
6- Yargılama öncesi açıklanan bilgilere gizlilik imtiyazı tanınmalıdır (kamu yararının korunması amacıyla getirilebilecek istisnalar hariçtir).
7- Kişilerin medenî hakları ve onuruna saygı gösterilmelidir.
8- Kişi güvenliği korunmalıdır.

2) Zarar Gören Taraflarla İlgili Etik İlkeler:

1- Zarar gören tarafın ihtiyaçları ve duyguları küçümsenmeyerek ciddiye alınmalıdır.
2- Zarar gören tarafın kayıpları kabullenilmelidir (inkâr edilmemelidir).
3- Zarar gören tarafın tazminat talep etme hakkı korunmalıdır.

3) Başkalarının Zararlarından Sorumlu Olan Taraflarla İlgili Etik İlkeler (Ceza Yaptırımlarıyla Karşılaşanlar Dâhil):

1- Mahkeme kararıyla mecbur tutulmadan önce zararın giderilmesi teklif edilmelidir.
2- Ceza yargılamasında adil yargılanma hakkından doğan usulî güvencelere (kovuşturma evresinde suçsuzluk karinesi dâhil) sahip olma hakkı korunmalıdır.
3- Zorunlu olduğu takdirde başvurulması gereken onarıcı yükümlülükler ölçülülük ilkesine uygun olmalı, öncelikle failin kapasitesine uygun olmalı ve ikinci olarak da verilen zararın ağırlıyla orantılı şekilde uygulanmalıdır.
4- Onarıcı yükümlülükler, onarımı gerçekleştirecek kişinin insanlık onuruna saygılı olmalıdır.

II- Toplumun Menfaatleriyle İlgili Etik İlkeler

1- Toplum güvenliği, suçun tekrarını önleyen, zararı azaltan ve toplumdaki uyumu koruyan tedbirlerle desteklenmelidir.
2- Toplumdaki dayanışma, kültürel farklılıklara saygı gösterilerek geliştirilmelidir.
3- Toplumdaki dayanışma, toplum ahlâkı desteklenerek ve hukuk kurallarına saygı duyulması özendirilerek güçlendirilmelidir.

III- Yargı Sistemiyle Birlikte Çalışan Kurumlarla İlgili Etik İlkeler

1- Verilen zararın ağırlığı, daha fazla zarar verme tehlikesi, kamu düzeni mülâhazaları, vakıalar veya uygun sonuçla ilgili mevcut anlaşmazlığın mahkemece alenî yargılama yapılmasını gerektirdiği durumlar müstesna olmak üzere, davanın kovuşturma olmaksızın çözülmesine öncelik verilmelidir.
2- Takdir yetkisinin bireysel veya sistematik olarak kullanılması, kanunun tanıdığı haklardan ödün verilmesi veya ayrımcılık yapılmasına yol açmamalıdır.
3- Onarıcı adalet tedbirleri, ceza adaleti sistemi dışına yönlendirme (diversion) veya rehabilitasyon(tedavi) gibi diğer ceza adaleti hedeflerinin gerisinde kalmamalıdır.

IV- Yargı Sistemiyle İlgili Etik İlkeler

1- Ceza yargılamasının öncelikli amacı, tarafların topluma yeniden kazandırılması olmalıdır.
2- Zararın giderilmesi, davanın çözülmesindeki temel amaç olmalıdır.
3- Yukarıda belirtildiği gibi, üstlenilen onarıcı yükümlülükler dava ile orantılı olmalıdır.
4- Kararlaştırılan bir onarıcı yükümlülük ifası mümkün ve orantılı ise, ceza davasında tarafların isteğine bakılmaksızın uygulanmalıdır. Mağdur onarıcı yükümlülüğün ifasına katılmayı kabul etmezse, onun yerine geçecek bir alternatif bulunmalıdır.
5- Failin, zararın giderimine yönelik samimi iradesi, dosyanın işlemden kaldırılmasında dikkate alınmalıdır.
6- Arabuluculuk ve diğer onarıcı adalet yöntemlerinde yapılan görüşmelerin içeriği, kamu düzenine ilişkin istisnalar dışında gizli tutulmalıdır.

V- Onarıcı Adalet Yöntemlerini Uygulayan Kurumlarla İlgili Etik İlkeler

1- Onarıcı adalet kurumları, tarafların sahip oldukları haklarıyla ilgili olarak bilgilendirilmesinin zorunlu olması ve arabuluculuk sonucunda yapılan anlaşmayı kabul etmeden önce hukukî danışmanlık almaya teşvik edilmelerini de içerecek şekilde hak temelli uygulamaya bağlı kalmalıdırlar.
2- Arabulucular tarafsız olmalıdır.
3- Arabulucular önyargısız olmalıdır.
4- Taraflar arasında ve diğer kurumlarla olan ilişkilerde mutlak gizlilik ilkesi korunmalıdır. Gizlilik, aynı onarıcı adalet kurumunun ceza dava dosyasıyla ilgili farklı görevler yapan diğer birimlerine karşı da geçerli olmalı; onarıcı adalet kurumunun bünyesinde bulunan farklı birimler arasında adeta “Çin Seddi” bulunmalıdır. Bu sayede, sistem bütünleşmesine yönelik saiklerle onarıcı uygulamaların tahrip edilmesi önlenir.
5- Diğerine nazaran daha zayıf olan tarafın müzakerelere katılması kolaylaştırılmalıdır.
6- Arabuluculuk ve diğer onarıcı adalet yöntemlerindeki davranışlarda ve önerilen uzlaşma seçeneklerinde toplumun ahlâk standartları yüksek tutulmalıdır.
7- Arabulucuların soruşturma veya kovuşturma sürecinde arabuluculuk konusu ceza dosyasıyla ilgili başka görevleri bulunmamalıdır.
8- Onarıcı adalet anlayışındaki en iyi uygulama kurallarına bağlı kalınmalıdır.
9- Başlangıç ve devam eden akreditasyon eğitimine bağlı kalınmalıdır.
10- İşyerinde yapıcı çatışma çözümü ruhuna bağlı kalınmalıdır. Bu, içsel bütünlüğü sağlayacaktır.
11- Gözlemleme, denetleme ve araştırmaya katılmak suretiyle uygulamanın geliştirilmesine sadık kalınmalıdır.
12- Uygulamalar üzerinde istişare etmek ve arabulucuların şahsî gelişimini sürdürmek yoluyla uygulamanın düzeltilmesine bağlı kalınmalıdır.

B) Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliğinde Düzenlenen Etik Kurallar

Onarıcı adalete hâkim olan etik ilkeler dikkate alınarak, Uzlaştırma Yönetmeliğinin 6. maddesinde uzlaştırmacıların uymakla yükümlü oldukları etik kurallar belirlenmiştir. Uzlaştırma Yönetmeliğinin 6. maddesinde sayılan etik kurallar, Avrupa Komisyonunun desteğiyle hazırlanan ve 2 Temmuz 2004 tarihinde Brüksel’de yapılan bir konferansla uygulamaya koyulan Arabuluculara Yönelik Avrupa Etik Kuralları esas alınarak belirlenmiştir. Yönetmeliğe göre uzlaştırmacının uyması gereken etik ilkeler şunlardır:

I- Bağımsızlık

Uzlaştırma, ceza yargılamasına ait olan kamu davasına konu olan veya olabilecek bir uyuşmazlığı uzlaştırmacı vasıtasıyla çözülmesidir. Devletin cezalandırma yetkisinden vazgeçerek uyuşmazlığı çözmek üzere üçüncü bir kişiyi görevlendirmesi bu kişinin taraflardan ve kendisini görevlendiren makamlardan da tarafsız ve bağımsız olarak uzlaştırmanın kurallarına uygun davranmasını gerekli kılar.

Uzlaştırmacı, uzlaştırma sürecinde görevini dürüstlük kuralları çerçevesinde taraflardan bağımsız olarak yerine getirir. Uzlaştırmacı, bağımsızlığını veya taraflarla arasındaki menfaat çatışmasını etkileyebilecek veya bu izlenimi verebilecek durumlar varsa, bunları taraflara açıklamadan görev yapmamalı yahut göreve başlamışsa görevine devam etmemelidir. Açıklama ödevi, uzlaştırma süreci boyunca devam eden bir yükümlülüktür.

Uzlaştırmacı sadece taraflardan veya görevlendiren makamlardan bağımsız değil aynı zamanda, yakın ve uzak çevreden hatta kendi eğilimlerinden ve psikolojik durumundan da uzak kalarak tarafsız davranmalıdır.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinin 14. fıkrasında “Uzlaştırmacı, müzakereler sırasında izlenmesi gereken yöntemle ilgili olarak Cumhuriyet savcısıyla görüşebilir; Cumhuriyet savcısı, uzlaştırmacıya talimat verebilir” hükmü yer almaktadır. Yönetmelikte ise, “Uzlaştırmacı, müzakereler sırasında izlenmesi gereken yöntemle ilgili olarak Cumhuriyet savcısıyla görüşebilir; Cumhuriyet savcısı, uzlaştırmacıya uzlaştırma müzakerelerinin kanuna uygun yürütülmesi amacıyla talimat verebilir” denilerek bu hükmün uygulanma şekli gösterilmiştir (CMUY m. 31/2). Uzlaştırmacının, usul ile ilgili hususlarda Cumhuriyet savcısı ile iletişim içinde olması ve onun tavsiyelerine uyması gerekir. Her ne kadar kanunda talimat ifadesi kullanılmış ise de, bunun uzlaştırmacının bağımsızlığını ihlâl etmeyecek şekilde uygulanması ve emir şeklinde olmaması gerekir. Uzlaştırmacının bağımsızlığı, mevzuat, etik ilkeler çerçevesinde hareket etmesini de gerektirir. Uzlaştırmacı, bağımsızlık gerekçesiyle bunlardan ayrı hareket edemez. Uzlaştırmacı, Cumhuriyet savcısının usule ilişkin olarak verdiği bilgi ve taleplere uygun davranmalıdır.

II- Tarafsızlık

Uzlaştırmacı, uzlaştırma sürecinde görevini tamamen tarafsız olarak yerine getirir ve tüm süreç boyunca tarafların ortak yararlarını gözetir. Uzlaştırmacı, taraflara karşı her zaman tarafsız davranacak ve tarafsız görünmeye gayret edecektir. Örneğin uzlaştırmacı, uzlaştırmanın yapılacağı yer ve zamanı belirlerken tarafsız bir yer tercih etmelidir.

Uzlaştırmacı, taraflardan hiçbirinin etkisi altında kalmaksızın onları uzlaştırmaya özen göstermelidir. Uzlaştırma müzakerelerinde taraflar, uzlaştırmacıyı kendi yanlarına çekmeye çalışabilirler. Uzlaştırmacı bu tür taktiklerden etkilenmemeli ve tarafsızlığını bozmamalıdır.

Hâkimin davaya bakamayacağı hâller ile reddi sebepleri incelendiğinde, bu düzenleme ile de uzlaştırmacının tarafsızlığının güvence altına alınmak istendiği anlaşılmaktadır. CMK’da belirlenen hâkimin davaya bakamayacağı hâller (CMK m. 22) ile reddi sebeplerinin (CMK m. 24), uzlaştırmacı görevlendirilmesi ile ilgili olarak dikkate alınmasının (CMK m. 253/10; CMUY m. 28) sebebi de, tarafsızlığını korumaktır. Hâkimlerin tarafsız olması gerekliliği, CMK’nın 22 ilâ 32. maddeleri arasında, hâkimin davaya bakamayacağı hâller ve hâkimin tarafsızlığını tehlikeye düşüren hâller şeklinde düzenlenmiştir. Bu maddeler, hâkimin, muhakemenin taraflarından ve muhakeme sürecinin farklı aşamalarından etkilenebileceği öngörülerek düzenlenmiştir. Tarafsızlık, iddia ve savunma makamları bakımından objektif davranmayı, bunlardan birini kayırmamayı, hâkimin şahsî değer yargılarından sıyrılmasını, herhangi bir menfaat elde etmeyi amaçlamamasını, dürüst davranmasını, karar verirken önyargılarından uzak durmasını, herkesin muhakeme sırasında eşit muameleye tâbi tutulmasını gerekli kılmaktadır. Uzlaştırma kurumunda tarafsızlık ilkesinin gereklerinden birisi de, uzlaştırmanın tarafsız bir mekânda, her iki tarafın da kendisini huzurlu ve güvende hissedecekleri bir ortamda gerçekleşmesidir.

Örneğin uzlaştırmacı, suçtan kendisi zarar görmüşse, sonradan kalksa bile şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında evlilik, vesayet veya kayyımlık ilişkisi bulunmuşsa, şüpheli, sanık veya mağdurun kan veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyundan biri ise tarafsız olamayacağından, uzlaştırma görevinden çekinmek (görevden alınmayı talep etmek) zorundadır. Bunun gibi uzlaştırmacı, tarafsızlığını şüpheye düşürecek diğer sebepler varsa, gene görevinden çekilmelidir.

Uzlaştırma müzakerelerinde görev alan kişinin her iki tarafa eşit mesafede durması gerekmektedir. Bu ise tek başına yeterli olmayıp, tarafların, uzlaştırmacının tarafsız ve bağımsız olduğu konusunda herhangi bir tereddütleri bulunmamalıdır. Bu durum CMK m. 253/10’un gerekçesinde de, uzlaştırmacı veya uzlaşmanın taraflarının, bu uzlaştırmacının tarafsız ve bağımsız olmadığına ilişkin endişelerinin dikkate alınması gerektiği şeklinde ifade edilmiştir. Uzlaştırmacı müzakerelere başlamadan önce taraflara; uzlaştırmanın temel ilkelerini, kendisinin tarafsızlığını, uzlaştırma süreci ve sonuçlarını, uzlaştırmacı ile tarafların uzlaştırmadaki işlevlerini, gizlilik yükümlülüğünü açıklar ve onların süreci anlamalarını sağlar (CMUY m. 5/8).

Tarafsızlık ilkesinin bir gereği olarak, taraflar üzerinde yönlendirici bir etkisi bulunmayan uzlaştırmacı, uzlaştırma sürecini kolaylaştırıcı bir rol üstlenmelidir. Bu nedenle uzlaştırmacı, kendisi bir çözüm yolu bulup bu çözüm yolunu benimsemeleri hususunda taraflara baskı yapmamalı, aksine tarafların çözüm önerisi getirmeleri için uygun ortamı hazırlamalı, tarafları dinledikten sonra durumu değerlendirmelidir. Örneğin, failin ceza alması gerektiğini düşünerek verimli müzakere ortamı sağlama görevini yerine getirmeyen uzlaştırmacı, tarafsızlık ilkesini ihlâl etmiş olacaktır.

Uzlaştırmacı; uzlaştırma süreci başlamadan önce veya uzlaştırma sürecinde taraflarla yapmış olduğu görüşmeler sonucunda edindiği intibaın etkisi altında kalarak, kazanmaya yakın veya uzak olmaya bağlı olarak taraflar hakkında peşin hüküm vermemelidir. Uzlaştırmacı, uzlaştırmanın tarafı değildir. Tarafların taleplerini ve hislerini anlamak üzere empati kurmalı; ancak kendisini onlarla özdeşleştirmemelidir. Her iki tarafa eşit mesafede olmalı, tarafsızlığı hakkında şüphe uyandıracak hareketlerden dahi kaçınmalıdır. Uzlaştırma görüşmelerinin gerçekleştirileceği mekândan, uzlaştırma süreci boyunca söz ve hareketlerine dikkat etmelidir. Uzlaştırmacı, uzlaştırmanın tarafı olmadığından, kendi çözüm üretip tarafları bu çözümü kabul etme konusunda ikna etmeye çabalamaktan kaçınmalıdır. Zira uzlaştırmacının görevi, tarafları bilgilendirip taraflar arasında sağlıklı bir iletişim tesis etmekten ibarettir. Uzlaştırmacılar hakkında Cumhuriyet başsavcısı, Cumhuriyet başsavcı vekili veya Cumhuriyet savcısı tarafından yapılacak denetim ve performans değerlendirmeleri ile sonuçları, denetim ve performans kaydında tutulur. Bu kayıt; dosyanın uzlaştırmacıda kaldığı süre, uzlaşma teklifi ve uzlaştırma raporunun sonucu, etik ve temel ilkelere uyma, uzlaştırma raporunun eksiksiz düzenlenmesi, müzakerelerin gizliliğine riayet edilmesi, raporun süresi içinde verilmesi ile düşünceler sütunundan oluşur (CMUY m. 45). Uzlaştırma sürecinde tarafsızlığa riayet edilmemesi Yönetmelikte, uzlaştırmacının denetimini düzenleyen 67. maddede de ele alınmıştır. Buna göre uzlaştırmacılar; Yönetmelikte belirtilen temel ve etik ilkelere uygun hareket edilmesi, uzlaştırma müzakerelerinin gizliliğine riayet edilmesi, tarafsızlık da dâhil olmak üzere, Kanun ve Yönetmeliğin öngördüğü yükümlülüklere uygun hareket edilmesi yönlerinden denetlenir (CMUY m. 67/2). Suç işlediği tespit edilen uzlaştırmacı veya eğitim kuruluşları hakkında, Yönetmeliğin 49 ve 54. maddeleri uyarınca işlem yapılır (CMUY m. 68/4).

III- Görevini Özenle Yerine Getirme Yükümlülüğü

Uzlaştırmacı, adalete hizmet etme bilinciyle, görevini özenle yerine getirmelidir.Görevini özenle yerine getirme yükümlülüğü kapsamında uzlaştırmacı, görevini etkin, zamanında ve verimli biçimde yerine getirmeyi, sunduğu hizmetin kalitesini yükseltmeyi hedefler. Klasik kamu hizmetlerinin görünüm biçimlerinden bir olan adalet hizmetlerinde görev alan, Daire Başkanlığı tarafından belirlenen listede kayıtlı olan ve ilgili Cumhuriyet savcısının onayıyla görevlendirilen uzlaştırmacı, kamu görevlisi olarak uzlaştırma görevini ihmal etmemeli, bu göreve gereken zamanı ve emeği harcamalı, uzlaştırmayı sürüncemede bırakmadan verimli şekilde yürütmelidir. Örneğin işlerinin yoğunluğu sebebiyle uzlaştırma sürecine yeterli vakit ayıramayacak olan uzlaştırmacı, görevini etkin, zamanında ve verimli biçimde yerine getiremeyecekse, bu görevi kabul etmemelidir. Görevini etkin, zamanında ve verimli biçimde yerine getirme yükümlüğü kapsamında uzlaştırmacı, taraflara yönelik bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirirken gereken özeni göstermeli ve tarafları yeterli ölçüde aydınlatmalıdır. Uzlaştırmacı, tarafların, uzlaştırma sürecinin mahiyetini, hukukî sonuçlarını (örneğin uzlaştırma raporunun icra kabiliyetini) ve uzlaştırmacı ile kendilerinin uzlaştırmadaki işlevini anladığından emin olmalıdır. Uzlaştırmacı, uzlaştırmanın başlamasından önce tarafların, uzlaştırmanın gönüllüğe dayandığı, kendisinin tarafsız olduğu, gizliliğin bulunduğu ve ücretsiz olduğu gibi sürecin temel güvencelerini öğrenmesini sağlamalıdır. Tarafların varsa uzlaştırmayla ilgili tüm sorularını yanıtlayarak endişe ve korkularının giderilmesini ve tarafların kendilerini rahat hissetmesini sağlamalıdır. Uzlaşma konusunda taraflara hiçbir şekilde baskı yapmamalı, uzlaştırmacılık dışındaki şahsî mesleği veya varsa kamu görevinden kaynaklanan konumunu bir baskı vasıtası olarak kullanmamalı, tarafları etki altına almamalı, tarafların tüm süreçte özgür iradeyle hareket etmesini zedeleyecek tutum, davranış ve söylemlerden özellikle kaçınmalıdır. Uzlaştırma sürecine katılmakta veya müzakerelerde kendini ifade etmekte zorluk çeken bir taraf varsa, fizikî koşullarda yahut iletişim kurmaya yönelik mevcut engellerin aşılması için uzlaştırma sürecinde gerekli tedbirleri almalı, ayarlamaları yapmalıdır. Örneğin mağdurun sağlık sorunları yüzünden uzlaştırma toplantılarına katılamaması durumunda, uzlaştırmacı mağdurun bulunduğu yere giderek müzakereleri yürütmelidir. Uzlaştırmacı, taraflar arasındaki olası güç dengesizliğini, tarafların açıklamak isteyebileceği arzuları ve sürecin uzamaması ihtiyacı da dâhil olmak üzere, somut olayın özellikleri ve tarafların taleplerini dikkate alarak, uzlaştırmayı uygun bir şekilde yönetmelidir. Uzlaştırmacı, faydalı görürse, taraflarla ayrı toplantılar yapabilir. Uzlaştırmacı, kararlaştırılabilecek hukuka ve ahlâka uygun edim konusu hakkında taraflara bilgi ve örnekler vermeli, uzlaştırma işlemleri sonuçlandırıldığında uzlaştırma raporunun doğru şekilde hazırlanmasını, kararların taraflarca bilerek ve sahih iradeyle alınmasını, tarafların tamamının anlaşmanın hükümlerini anlamasını sağlayacak uygun tedbirleri almalı, taraf iradelerinin rapora eksiksiz yansımasına dikkat etmelidir. Uzlaştırma sürecinde taraf olan suça sürüklenen çocuk veya suç mağduru çocuk için özel mevzuatında yer alan ve süreçte ihtiyaç duyulan tüm tedbirlerin alınmasında hassas olmalı, çocuklarla çalışacaksa bu konuda gerekli uzmanlık eğitimlerini almalı veya ihtiyaç olduğunda gerekli uzmanları sürece dâhil edecek şekilde, birden fazla uzlaştırmacı görevlendirilmesini uzlaştırma bürosundan isteyerek takım uzlaştırması yapılmasını istemelidir.

IV- Taraflara Nazik ve Saygılı Davranma Yükümlülüğü

Ceza muhakemesi hukukunda uzlaştırma hassas bir süreç olup, uzlaştırmanın tarafları ceza alma tehdidi altında olan şüpheli ve işlenmiş bir suçtan zarar görmüş ve incinmiş olan mağdurdur. Uzlaştırmacı, uzlaştırmadaki bu hassasiyetler daima göz önünde tutarak, görevini yerine getirirken taraflara nazik ve saygılı davranmalıdır. Uzlaştırmacı, uzlaştırma için güvenli ve rahat bir ortam oluşturmalı, tarafların zarar görme ve incinme olasılıklarına karşı hassas olmalı ve birbirlerine karşı da saygılı davranmalarına azami özen göstermelidir. Nezaket ve saygı konusunda taraflar için de örnek tutum sergilemesi gereken uzlaştırmacı, uzlaştırma sürecinde tarafların birbirlerine saygılı davranmaları ve müzakerelere iyi niyetle katılmaları konusunda tarafları bilgilendirmeli ve tüm süreç boyunca nezaket ve saygıyı korumalıdır.

V- Şüpheli veya Sanığa Karşı Ön Yargılı Olmama Yükümlülüğü

Masumiyet karinesi gereğince uzlaştırmacı, şüpheli veya sanığın suçluluğu hakkında ön yargılı olamaz, şüpheli yahut sanığa karşı bir tavır takınamaz. Ancak tarafsızlık ilkesi, uzlaştırmacının, bir suçun işlenmiş olduğu ve şüpheli veya sanığın bir kanun hükmünü ihlâl etmiş olduğu gerçeğine kayıtsız kalmasını gerektirmez. Bu sebeple uzlaştırmacı, süreçte mağdurun haklarının da korunmasına dikkat etmeli, ihtiyacı varsa uzman desteği almasına yardım etmelidir.

VI- Eşitliği Gözetme Yükümlülüğü

Uzlaştırmacı, uzlaştırma süreci hakkında tarafların tümüne eşit muamele etmeli, tarafların müzakerelerde yeterli ve eşit fırsatlara sahip olmasına özen göstermelidir. Örneğin taraflara söz hakkı tanırken eşit süre vermeli, işlenen suç ile ilgili olarak şüpheli veya mağdurun anlatımlarını dinlerken veya soru sorarken eşitliği bozmamalıdır. Uzlaştırmacı, görevini yerine getirirken taraflar arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım yapamaz, itibar ve güveni sarsıcı davranışlarda bulunamaz.

VII- Taraflarla Menfaat Çatışması Olmaması Yükümlülüğü

Uzlaştırmacının, taraflarla menfaat çatışması olmamalıdır. Uzlaştırmacı, taraflardan biriyle herhangi bir şahsî veya iş ilişkisinin bulunması, uzlaştırmanın sonucuna yönelik doğrudan veya dolaylı, malî veya diğer menfaatinin bulunması yahut taraflardan biri için uzlaştırma dışında bir yetkiyle görev yapması gibi bağımsızlığı veya taraflarla arasındaki menfaat çatışmasını etkileyebilecek yahut bu izlenimi verebilecek durumları açıklamadan görev yapamaz veya göreve devam edemez. Bu bağlamda uzlaştırmacı, aşağıdaki durumlar varsa taraflara bilgi vermelidir:

1- Uzlaştırmacının, taraflardan biriyle herhangi bir kişisel veya iş ilişkisinin bulunması,
2- Uzlaştırmacının, uzlaştırmanın sonucuna yönelik, doğrudan veya dolaylı, herhangi bir ekonomik yahut diğer menfaatinin bulunması,
3- Uzlaştırmacının, taraflardan biri için uzlaştırma dışında herhangi bir sıfatla bir görev yapması. Bu gibi hâllerde uzlaştırmacı, tamamen tarafsız olacağını garanti etmesi için, ancak uzlaştırmayı tam bir bağımsızlık ve tarafsızlıkla sürdürebileceğine emin olması ve tarafların açıkça rıza göstermesi koşuluyla, uzlaştırmayı kabul edebilir veya sürdürebilir.

VIII-Uzlaştırmacının Aynı Olayda Vekil veya Müdafii Olarak Görev Üstlenmeme Yükümlülüğü

Bu etik kural, aynı zamanda avukat unvanı olan uzlaştırmacılar için önem taşır. Uzlaştırmacı, görev yaptığı olayla ilgili olarak daha sonra vekil veya müdafii olarak görev üstlenemez. Uzlaşma sağlanamasa bile, taraflar arasında sürmekte olan soruşturma veya kovuşturma evresinde sonradan taraflardan birinin avukatlığını yapamaz. Uzlaştırmacı, menfaat çatışması doğmaması için, uzlaştırma süreci devam ederken, taraflardan birinin başka birisiyle olan davasında da avukatlık görevi üstlenmemelidir. Uzlaştırma bürosunca görevlendirilen uzlaştırmacı; şüpheli, sanık, katılan, mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunmuşsa, bu teklif reddedilmiş dahi olsa, artık soruşturma veya kovuşturma evresinde bu kişilerden hiçbirinin avukatı olarak görev üstlenemez. Soruşturma veya kovuşturma evresi tamamlandıktan sonra avukat uzlaştırmacının, şüpheli, sanık, katılan, mağdur veya suçtan zarar görenin, tarafları farklı olan başka davalarında avukatlığını üstlenmesine bir engel yoktur; fakat uzlaşma sağlanamaması sebebiyle sonradan aynı taraflar (sanık ve mağdur) arasında, uzlaştırma dosyasına konu suçun özel hukuka ilişkin sonuçlarıyla ilgili olarak hukuk (tazminat) davası açıldığı takdirde uzlaştırmacının, taraflardan birinin vekâletini almaması uygun olur. Bu tür ihtimallerde, uzlaştırmacının kendisine aktarılan veya diğer bir şekilde öğrendiği olguları gizli tutmakla yükümlü olduğu unutulmamalı ve toplumun da uzlaştırma kurumuna olan güveninin korunması gözetilmelidir.

IX- Gizlilik Yükümlülüğü

Uzlaştırma müzakereleri gizli olarak yürütüleceğinden uzlaştırmacı gizlilik yükümlülüğüne uygun davranmalıdır. Uzlaştırmacı, ulaştırma sürecinde yapılan açıklamaları, kendisine aktarılan veya diğer bir şekilde öğrendiği olguları gizli tutmakla yükümlüdür. Uzlaştırmacı hem soruşturmanın gizliliğine hem de uzlaştırma sürecinin gizliliğine uygun davranmak zorundadır. Uzlaştırmacı, soruşturma dosyasından öğrendiği bilgileri gizli tutmalıdır. Soruşturmanın gizliliğini alenen ihlâl eden uzlaştırmacı, disiplin sorumluluğu yanında aynı zamanda TCK m. 285 uyarınca da cezalandırılabilir. TCK m. 285’te tanımlanan suçların kamu görevlisi tarafından görevinin sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlenmesi halinde, ceza yarısına kadar artırılacağından (TCK m. 285/4), uzlaştırmacının şiddet sebebine maruz kalması mümkündür. Uzlaştırmacı, kanunen zorunlu olmadıkça, uzlaştırma ile ilgili olarak taraflardan öğrendiği bütün bilgileri de gizli tutmalıdır. Tarafların özel toplantılarda uzlaştırmacıya verdiği gizli bilgiler, bilgiyi veren taraftan izin alınmadıkça veya kanunen zorunlu olmadıkça diğer tarafa açıklanmayacaktır. Uzlaştırma görevinin niteliği gereği ortaya çıkan gizlilik yükümlülüğüne aykırı hareket edilmesi, TCK m. 258 uyarınca göreve ilişkin sırrın açıklanması suçuna vücut verebilir. Örneğin, uzlaştırma görevi gereği öğrenilen ticarî sırların gizli tutulması gerekir.

X- Menfaat Temin Etmeme Yükümlülüğü

Uzlaştırmacı tüm süreç boyunca tarafsızlığını korumak zorunda olduğundan, tarafsızlığından kuşku duyulmasına yol açacak şekilde kendisine veya bir başkasına doğrudan yahut dolaylı olarak herhangi bir menfaat temin edemez.

XI- Görevinin Saygınlığını ve Kişilerin Adalete Olan Güvenini Koruma Yükümlülüğü

Ceza adaleti hizmetlerinin soruşturma veya kovuşturma evresinde uzlaştırma bürosunda görevlendirilen uzlaştırmacı, üstlendiği kamu görevinin mahiyetine uygun olarak, görevinin saygınlığını ve kişilerin adalete olan güvenini zedeleyen veya şüpheye düşüren her türlü davranıştan kaçınmalıdır. Uzlaştırmacı görevi gereği, soysal ilişkilerinde de saygınlığını korumalı, kendisinin saygınlığını etkileyecek ve dolayısıyla uzlaştırma kurumuna duyulacak güveni zedeleyecek davranışlardan kaçınmalıdır. Bu bağlamda uzlaştırmacı, reklam sayılabilecek her türlü davranıştan kaçınmak zorundadır. Ceza adaleti sisteminde görev üstlenen uzlaştırmacının saygınlığının korunabilmesi açısında, reklâm yapmaması gerekir.

C) Uzlaştırmacıların Etik İlkelere Uygun Hareket Etmesi Bakımından Denetlenmesi

Uzlaştırmacılar; görev yaptıkları yerin Cumhuriyet başsavcısı, Cumhuriyet başsavcı vekili veya görevlendirilen Cumhuriyet savcısı tarafından denetlenir (CMUY m. 65/2). Uzlaştırmacı denetimi her yıl yapılırsa da, ihbar veya şikâyet üzerine her zaman da yapılabilir (CMUY m. 65, 3-4) Uzlaştırmacılar, aşağıdaki hususlarda denetlenir (CMUY m. 67/2):

1) Yönetmelikte belirtilen temel ve etik ilkelere uygun hareket edilmesi,
2) Uzlaşma teklifi ve uzlaştırma raporunun usulüne uygun düzenlenmesi,
3) Uzlaştırma işlemlerinin süresi içinde tamamlanması,
4) Uzlaştırma müzakerelerinin gizliliğine riayet edilmesi,
5) Kanun ve Yönetmeliğin öngördüğü yükümlülüklere uygun hareket edilmesi. Denetim sonucunda ilgili Cumhuriyet başsavcısı, Cumhuriyet başsavcı vekili veya Cumhuriyet savcısı tarafından uzlaştırmacı hakkında bir rapor düzenlenir (CMUY m. 68/1).

Düzenlenen raporun bir sureti, ilgili Cumhuriyet başsavcılığının arşivinde muhafaza edilir, diğer sureti de Daire Başkanlığına sunulur (CMUY m. 68/2). Denetim sonucunda Daire Başkanlığınca konusu suç teşkil eden uygulamalar tespit edildiğinde, adlî ve idarî işlemlere başlanır (CMUY m. 68/3) ve suç işlediği tespit edilen uzlaştırmacı hakkında uzlaştırmacı sicili ve listesinden çıkarılma (CMUY m. 49) yaptırımı uygulanır (CMUY m. 68/4). Görüldüğü gibi uzlaştırmacının, uyması gereken etik ilkelere aykırı hareket etmesi, hukukî, disiplin ve ceza sorumluluğunun doğmasına yol açabilir. Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulmuş olan Alternatif Çözümler Daire Başkanlığı, etik ilkeleri ihlâl eden uzlaştırmacı hakkında, ihlâl teşkil eden fiilin niteliğine göre uyarma, bir yıla kadar geçici süreyle uzlaştırmacı listesinden çıkarma veya uzlaştırmacı sicilinden ve listesinden çıkarma yaptırımı uygulayabilir (CMUY m. 49, 1-2).

Etik ilkelere aykırı hareket etmesi nedeniyle hakkında uyarma yaptırımı uygulanan uzlaştırmacı, ilk önce Alternatif Çözümler Daire Başkanlığınca yazılı olarak uyarılır. Uzlaştırmacı bu yazılı uyarıya uymazsa, yazılı savunması alınır ve ardından yapılan tahkikat neticesinde, uzlaştırmacı hakkında uzlaştırmacı sicil ve listesinden çıkarma yaptırımı uygulanabilir. Bu karar ilgili uzlaştırmacıya tebliğ edilir (CMUY m. 49/4) ve karara karşı idarî yargı yolu açıktır. Alternatif Çözümler Daire Başkanlığı, etik ilkeleri ihlâl eden uzlaştırmacı hakkında, uzlaştırmacı sicili ve listesinden çıkarma yaptırımını uygulamadan önce, uzlaştırmacının yazılı savunmasını alır. Uzlaştırmacı, yazılı savunmada bulunması için kendisine yapılan yazılı bildirimin tebliğinden itibaren on günlük süre içinde Daire Başkanlığına savunmasını vermek zorundadır. Tebliğden imtina eden veya bu süre içinde savunmada bulunmayan uzlaştırmacı savunma hakkından vazgeçmiş sayılır (CMUY m. 49/3). D) Uzlaştırmacıların Reddi Ceza Muhakemesi Kanununda belirlenen, hâkimin davaya bakamayacağı hâller ile tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerden dolayı reddini gerektiren hâller (CMK m. 22-31), uzlaştırma sürecinin ve uzlaştırmacının tarafsızlığının korunması maksadıyla, uzlaştırmacı görevlendirilmesi ile ilgili olarak göz önünde bulundurulur (CMK m. 253/10, CMUY m. 28).

Uzlaştırmacı, bu hâllerin varlığı hâlinde durumu uzlaştırma bürosuna bildirir ve görev yapamaz. Uzlaştırmacının çekilme veya reddi usulü mevzuatta düzenlenmemişse de, bu konuda Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde kurulan uzlaştırma bürosunun karar vermesi gerekir. Çünkü uzlaştırma iş ve işlemlerine ilişkin hizmetlerin yürütülmesini sağlamak ve denetlemek uzlaştırma bürosunun görev ve sorumlulukları arasındadır (CMUY m. 40, 1/a) ve büronun iş ve işlemleri de, Cumhuriyet başsavcısı, Cumhuriyet başsavcı vekili veya Cumhuriyet savcısının denetimi altında yazı işleri müdürünün yönetiminde zabıt kâtibi ve diğer görevliler tarafından yürütülür (CMUY m. 39/2). Buna göre uzlaştırmacının reddi, görevlendirmeyi yapan uzlaştırma bürosuna dilekçe verilerek başvurmak suretiyle yapılmalıdır. Ret isteminde bulunan taraf, öğrendiği ret sebeplerinin tümünü açıklamalı ve olguları ile birlikte ortaya koymalıdır. Uzlaştırmacının reddi istemi hakkında, görevlendirmeyi yapan uzlaştırma bürosundaki Cumhuriyet savcısı karar vermelidir. Çünkü uzlaştırma bürosu, bürodaki Cumhuriyet savcısının onayıyla uzlaştırmacı görevlendirmesini yapmaktadır. Ret isteminin kabulü hâlinde uzlaştırma bürosu, Cumhuriyet savcısının onayıyla bir başka uzlaştırmacı görevlendirir. Ret isteminin kabulüne veya reddine ilişkin kararlar kesindir; bu kararlara karşı itiraz yoluna gidilemez.
A) Uzlaşma Teklifinde Bulunulması
I- Tarafların Fiil Ehliyetine Sahip Olması


Soruşturma evresinde, soruşturma konusu suçun uzlaştırmaya tâbi olması ve kamu davası açılması için yeterli şüphenin bulunması hâlinde, Cumhuriyet savcısı soruşturma dosyasını uzlaştırma bürosuna gönderir. Uzlaştırma bürosu tarafından Cumhuriyet savcısının onayı ile görevlendirilen uzlaştırmacı, şüpheli (kovuşturma aşamasında sanık) ile mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunur (CMK m. 253/4, CMUY m. 7, 10; 29).

Uzlaştırma bürosu tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı tarafından yapılacak uzlaştırma teklifi, Yönetmelik ekinde bulunan Ek-4 sayılı, uzlaşmanın mahiyeti ile uzlaşmayı kabul veya reddetmenin hukukî sonuçlarının bulunduğu Uzlaşma Teklif Formunda yer alan bilgilerin açıklanması ve teklif formunun hazır bulunan ilgiliye imzalatılarak verilmesi suretiyle yapılır. Uzlaştırmacı tarafından bilgilendirme (aydınlatma) yükümlülüğünün yerine getirildiğine ve uzlaşma teklifinde bulunulduğuna ilişkin formun imzalı örneği uzlaştırma evrakı içine konulur (CMUY m. 29/5).

Adlî kolluk, kendisi uzlaştırma teklif edemeyeceği gibi, uzlaştırma yapamaz ve uzlaştırmacı da atayamaz. Bu işlemler, uzlaştırma bürosu tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı tarafından yapılır (CMK m. 253/4). Ayrıca, suça sürüklenen çocuklar hakkındaki soruşturma çocuk bürosunda görevli Cumhuriyet savcısı tarafından bizzat yapılacağından, çocuklara yönelik uzlaşma teklifini de kolluk veya Cumhuriyet savcısı değil (ÇKK m. 15/1), uzlaştırma bürosu tarafından görevlendirilen eğitimli uzlaştırmacı yapmalıdır. “Soruşturma ve kovuşturma sürecinde çocuğun durumuna uygun özel ihtimam gösterilmesi” ilkesi gereği (ÇKK m. 4/g), kanunî temsilciye yapılacak uzlaşma teklifi sırasında çocuk, sosyal çalışma görevlisinden destek alabilir (ÇKK m. 15/2).

Gerek uzlaştırma teklifinin kabul veya reddine gerek uzlaşmaya dair verilecek kararın şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hak olması sebebiyle, teklifin şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görene bizzat yapılması uygun olur; fakat cevabın, müdafi veya vekil aracılığıyla iletilmesinde bir sakınca yoktur. (CMK 253/4)

Müştekinin veya suçtan zarar görenin özel hukuk tüzel kişisi olması hâlinde, vekâletnamesinde özel yetkisi var ise, özel hukuk tüzel kişisinin vekiline de uzlaşma teklifinde bulunulabilir (CMUY m. 29/2).

Uzlaşma teklif edilecek şüpheli, kısıtlanması gereken bir kişi olabilir. Bu halde, uzlaşma teklif edilecek kişilerin ayırt etme gücüne sahip olup olmadıkları, uzlaştırma bürosunda görevli Cumhuriyet savcısı ve görevlendirilen uzlaştırmacı tarafından araştırıldıktan sonra uzlaşma teklifinin muhatabı belirleneceğinden (CMUY m. 29/1), TMK m. 403 vd. uyarınca şüpheliye öncelikle vasi atanması gerekir. Vesayeti gerektiren hâller (örneğin TMK m. 406’da sayılan savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim) içinde olup da bu durumun bilinmemesi nedeniyle hakkında vesayet veya kısıtlılık kararı verilmemiş kişiler için, öncelikle vesayet makamı olan sulh hukuk mahkemesine bildirimde bulunulmalı (TMK m. 405; 409 vd.), şüpheli vesayet altına alınırsa vasisine, vesayet altına alınmasına gerek görülmez ise kendisine uzlaşma teklifi yapılmalıdır.

II- Tarafların Fiil Ehliyetine Sahip Olmaması

Uzlaştırmacı; şüpheli, sanık, katılan, mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunur. Şüpheli, sanık, katılan, mağdur veya suçtan zarar görenin reşit olmaması (TMK m. 11) yahut kısıtlı olması hâli ile mağdur veya suçtan zarar görenin ayırt etme gücü bulunmaması durumunda (TMK m. 15), uzlaşma teklifi kanunî temsilcilerine (TMK m. 16) yapılır (CMUY m. 29/1). Bu kişilerin ayırt etme gücüne sahip olup olmadıkları, uzlaştırma bürosu tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı tarafından araştırıldıktan sonra, uzlaşma teklifinin kime yapılacağı belirlenir.

Buna göre, isnad yeteneği olmayan kişilerin özgür iradesinden söz edilemeyeceğinden uzlaştırmaya başvurulmaması gerekir. Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu olmadığından veya tam akıl hastalarının isnad yeteneği bulunmadığından, bu kişilere uzlaşma teklif edilmesi mümkün değildir. Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamayacağından kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir (TCK m. 31/1).

Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur ve uzlaşma teklif edilemez. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur (TCK m. 31/2).

Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı halinde, bu kişilerin kanunî temsilcilerine uzlaşma teklif edilebilir. Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usûl ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin3 20. maddesinin üçüncü fıkrasında göre, fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş fakat onbeş yaşını doldurmamış bulunan çocuğun, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığını takdir etme yetkisi, münhasıran mahkemeye aittir. Mahkeme bu değerlendirmeyi yaparken, uzmanlar tarafından bilirkişi sıfatıyla hazırlanan sosyal inceleme raporundaki tespit ve değerlendirmeleri göz önünde bulundurur. Sosyal inceleme talebi, yaptırılması ve değerlendirilmesi ise, Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usûl ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 20. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre fiili işlediği sırada oniki yaşını bitirmiş onbeş yaşını doldurmamış bulunan çocuklar ile onbeş yaşını doldurmuş ancak onsekiz yaşını doldurmamış sağır ve dilsizlerin işledikleri fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığının takdiri bakımından sosyal inceleme yaptırılması zorunludur (ÇKK Uygulama Yönetmeliği m. 20/2). Buna karşılık, fiili işlediği sırada onbeş yaşını bitirmiş fakat onsekiz yaşını doldurmamış bulunan çocuklar için, sosyal inceleme raporu alınması zorunluluğu yoktur.

Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olan suça sürüklenen veya suç mağduru çocuk, reşit (ergin) olmadığından, anlama ve isteme yeteneğine sahip (sezgin-mümeyyiz) olsa da uzlaşma teklifi kanunî temsilcilerine yapılacaktır. Böylece mümeyyiz olan çocuk, şahsa sıkı sıkıya bağlı olan şikâyet hakkına sahip olduğu hâlde, çocuğa uzlaşma yetkisi tanınmamıştır. Burada kanun koyucunun, Türk Medenî Kanunu’nun 16. maddesindeki “Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler” hükmünden hareketle, algılama yeteneği yeterince gelişmemiş, uzlaşmanın anlam ve sonuçlarını yeterince kavrayamayacağını düşündüğü çocukları korumak istediği anlaşılmaktadır. Bir diğer neden de, CMK m. 253/19’daki “Uzlaşmanın sağlanması hâlinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır” (CMUY m. 7/6) hükmüdür.

Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar görenin küçük olması hâlinde, küçüğün de uzlaşma konusundaki iradesi öğrenilmelidir. Çocuk Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 12. maddesine göre, “taraf Devletler, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun, kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını, bu görüşlere, çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken özen gösterilmek suretiyle tanırlar”. Bu amaçla, çocuğu etkileyen herhangi bir adlî veya idarî kovuşturmada, çocuğun doğrudan doğruya veya bir temsilci yahut uygun bir makam yoluyla dinlenilmesi fırsatı sağlanmalıdır (Çocuk Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi m. 12/2). Uzlaştırma süreci, etki ve sonuçları itibariyle çocuğu yakından ilgilendireceğinden, çocuğun görüşü alınmalıdır.

Uzlaşma teklifi yapılırken yukarıda önerildiği üzere, anlama ve isteme yeteneğine sahip (sezgin-mümeyyiz) olan suça sürüklenen veya suç mağduru çocuğun da uzlaşma konusundaki aydınlanmış iradesi dikkate alındığı takdirde, bu eleştiri karşılanabilir. Esasında uzlaştırma müzakerelerine başlayıp başlamama konusundaki takdirin tek başına çocuğa bırakılması da isabetli bir yaklaşım değildir. Çünkü mümeyyiz de olsa suça sürüklenen veya suç mağduru çocuğun, uzlaşmanın önemi ve sonuçlarını tek başına anlaması beklenemez. Uzlaşma teklifinin yapılmasından itibaren tüm süreç boyunca çocuğun sosyal hizmet uzmanları, pedagoglar veya mahkeme nezdinde çalışan sosyal çalışma görevlisi ile desteklenmesi gereklidir.

CMK m. 253/4’te şüphelinin reşit olmaması hâlinde, uzlaşma teklifinin kanunî temsilcilerine yapılması öngörülmüşse de,edimin konusu kendisini maddî bir yükümlülük altına sokmayacak, özür dilemeyle ifa edilebilecek bir edim ise, reşit (ergin) olmayıp ayırt etme gücüne sahip suça sürüklenen çocuğa uzlaşma teklifi yapılabileceğinin ve çocuğun uzlaşma önerisini kabul etmesi hâlinde uzlaşmanın gerçekleşmiş sayılacağının kabulü uygun olur. Her ne kadar Türk Medenî Kanunu’nun 16. maddesinde, “Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler” denilmekte ise de, aynı maddenin son cümlesinde, “karşılıksız kazanmada ve kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları kullanmada bu rıza gerekli değildir” hükmü mevcuttur. Özür dilenmesiyle maddî bir yükümlülük altına girmeden, uzlaşma sonucunda “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verilmesi ve artık soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaması, açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılması (CMK m. 253/19, CMUY m. 7, 6), suça sürüklenen (şüpheli-sanık) çocuk için bir kazanımdır.

Ancak aynı kuralı, suç mağduru veya suçtan zarar gören çocuk için söylemek mümkün değildir. Mağdur veya suçtan zarar gören çocuk reşit (ergin) olmadıkça, ayırt etme gücüne sahip olsa da, uzlaşma teklifinin çocuğun kanunî temsilcisine yapılması gerekir. Çünkü suç mağduru çocuğun, kendisine karşı işlenen soruşturma konusu suç nedeniyle uzlaşma teklifini kabul etmesi ve uzlaşma sağlanması hâlinde artık hukuk mahkemesinde tazminat davası açılamayacağından, karşılıksız kazanım söz konusu değildir.

III- Uzlaşma Teklifinin Açıklamalı Tebligat veya İstinabe Yoluyla Yapılması

Uzlaştırma bürosu tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı, şüpheli, sanık, katılan, mağdur veya suçtan zarar gören yahut kanunî temsilcilerine uzlaşma teklifini bizzat yapmalı; gerekirse bu kişilerin yerleşim yerine dahi gitmelidir.

Uzlaştırmacının teklif yapacağı kişi tutuklu ise, görevlendirme belgesinin ibrazı üzerine mesai gün ve saatleri içerisinde konuşulanları başkalarının duymayacağı, ancak görüşmenin görevlilerce izlenebileceği bir ortamda, açık görüş usulüne tâbi olarak ilgiliyle görüşür. Tutuklunun uzlaştırmacı ile yazışmaları denetime tâbi tutulmaz.

Hükümlü uzlaştırmaya tâbi bir suçun tarafı olup uzlaştırma yoluna gidilmiş ve rıza göstermişse, uzlaştırmacı olarak atanan kişinin görevlendirme belgesini ibraz etmesi üzerine, bu iş için ayrılan görüşme yerlerinde, mesai gün ve saatleri içerisinde, konuşulanların duyulamayacağı, ancak güvenlik nedeniyle görülebileceği bir biçimde, açık görüş usulüne uygun olarak uzlaştırmacı ile görüştürülür.

Uzlaştırma bürosu tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı, gerektiğinde uzlaşma teklifini, büro aracılığıyla açıklamalı tebligat, istinabe veya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yoluyla yapabilir (CMK m. 253/4; CMUY m. 29/3).

Kanunda uzlaştırmacının, gerektiğinde uzlaşma teklifini istinabe yoluyla yapabilmesine izin verildiğinden, uzlaşma teklif formunun istinabe suretiyle imzalatılması gereken hâllerde, istinabe edilecek kişinin bulunduğu yerdeki Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde bulunan istinabe bürosu istinabe olunur (CMK m. 253/24) ve teklif formu, istinabe edilecek tarafın bulunduğu yer Cumhuriyet başsavcılığı istinabe bürosu aracılığıyla imzalatılır (CMUY m. 29/4).

Uzlaştırmacı tarafından yapılacak uzlaşma teklifi, Yönetmeliğin 4 no’lu ekinde yer alan, uzlaşmanın mahiyeti ile uzlaşmayı kabul veya reddetmenin hukukî sonuçlarının bulunduğu Uzlaşma Teklif Formundaki bilgilerin açıklanması ve teklif formunun, hazır bulunan ilgiliye imzalatılarak verilmesi suretiyle yapılır (CMUY m. 29/5).

Uzlaştırmacının uzlaşma teklifinde bulunacağı şüpheli, sanık, katılan, mağdur veya suçtan zarar gören yahut kanunî temsilcilerine iletişim araçlarıyla ulaşılamaması hâlinde, açıklamalı uzlaşma teklifi uzlaştırma bürosu aracılığıyla yapılır. Bu işlem uzlaştırmacının, uzlaştırma bürosuna başvurarak teklif formunu vermesi üzerine gerçekleştirilir (CMUY m. 29/6).

Uzlaştırmacı, uzlaşmanın mahiyeti, niteliği ve hukukî sonuçlarını anlatan bir bilgilendirme yazısı hazırlayarak uzlaşma teklif formuyla birlikte uzlaştırma bürosuna vermeli ve tarafa tebliğ edilecek açıklamalı tebligatta, uzlaşma teklif formu ile birlikte bu bilgiler de yer almalıdır. Bilgilendirme yazısında uzlaştırmacı, şahsî iletişim bilgilerini de yazmalıdır. Uzlaşma teklif formu, uzlaştırma bürosu aracılığıyla Tebligat Kanunu ile Tebligat Tüzüğü hükümlerine uygun olarak tebliğ mazbatalı zarf içerisinde gönderilmelidir.

Tarafa tebliğ edilecek açıklamalı tebligattaki çağrı kâğıdı üzerinde, çağrılan kişinin (şüphelinin) kimliği, çağrılma nedeni (soruşturma gereğince atılı suçun 5271 sayılı CMK’nun 253. maddesine göre uzlaştırmaya tâbi olduğu), hakkında okunaklı şerh bulunmalıdır. Tebligat yapılamazsa uzlaştırma işlemlerine son verilir.

Şüpheli, sanık, mağdur veya suçtan zarar gören yahut bunların reşit olmaması hâlinde kanunî temsilcileri, kendilerine doğrudan, açıklamalı tebligat, istinabe veya SEGBİS yoluyla uzlaşma teklifinde bulunulmasından itibaren üç gün içinde kararlarını teklifi yapan uzlaştırmacıya bildirmedikleri takdirde, teklifi reddetmiş sayılırlar6. Bu durumda, CMK m. 255 hükmü saklı kalmak üzere, ayrıca diğerlerine uzlaşma teklifinde bulunulmaz (CMK m. 253/4; CMUY m. 30).

Uzlaşma teklifine süresi içerisinde cevap verilmemesi veya teklifin reddedilmesi hâlinde uzlaştırma girişimi sonuçsuz kalmış sayılır (CMUY m. 34/2). Şüphelinin çocuk olması hâlinde uzlaşma teklifi çocuğun kanunî temsilcisine (veli veya vasisine) yapılacağından, kanunî temsilci üç gün içinde kararını bildirmezse bu hüküm gereğince teklifi reddetmiş sayılacak ve bu husus çocuğun aleyhine olabilecektir.

Uzlaşma teklifinde bulunmak için yapılacak çağrı; telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi araçlardan yararlanılarak da gerçekleştirilebilir. Ancak, bu çağrı uzlaşma teklifi anlamına gelmez (CMUY m. 29/7).

IV- Uzlaşma Teklifinde Sıralama ve Teklifin Yapılma Zamanı

Uzlaştırma bürosu tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı, öncelikle faili davet ederek uzlaşma teklif edebileceği gibi, bunu önce mağdura da sorabilir. Uzlaşma teklifinin ilk önce kime yöneltilmesi gerektiği konusunda kesin bir kural mevcut olmayıp, bu uygulama ülkeden ülkeye değişmektedir. Her iki uygulamanın da kendine göre faydaları ve mahzurları vardır. Uzlaşma teklifinin önce mağdura yapılmasına yönelik en önemli eleştiri, uzlaştırmaya hazır olduğunu açıklayan mağdurun, failin uzlaştırmaya katılmayı reddetmesi hâlinde hayal kırıklığı yaşayacak olmasıdır. İlk önce faile uzlaşma teklif edilmesi hâlinde ise, failin bu girişimle, mağdurun menfaatlerine üstünlük tanındığı endişesiyle kendini koruma psikolojisine girme ve uzlaştırmayı reddetme tehlikesi vardır. Ancak failin mağdurla görüşmeye istekli olmasını ve mağdurun zararını tazmin etmeyi müzakere etmesini sağlamak için, uzlaşma teklifinin ilk önce faile yapılması uygun olur. Bu girişim, mağdurun, sırf failin uzlaştırmaya katılmaya ve anlaşma yapmaya istekli olmadığını ortaya çıkarmak amacıyla uzlaştırmaya katılmayı kabul etmesi olasılığını önler.

Esasında bu aşamada önemli olan, uzlaşma teklifinin önce kime yapılacağından ziyade yapılma zamanıdır. Uzlaşma teklifinin kabul edilmesini sağlamak için, teklifin doğru zamanda yapılması büyük önem taşır. Bu nedenle uzlaşma teklif edilmeden önce, tarafların tavırları, uzlaşmaya psikolojik olarak hazır olup olmadıkları ve niyetleri hassasiyetle kontrol edilmelidir.

Uzlaşma müzakerelerine tarafların katılımı, mukayeseli hukukta da önemli bir konudur. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde, 1989-1997 yılları arasında edinilen tecrübelere dayanılarak yapılan bir çalışmada, arabuluculuğa katılmayı kolaylaştıran ve engelleyen etkenler ortaya koyulmuştur. Buna göre, genel olarak mala karşı işlenen suçlarda, taraflarla suçun işlenmesinden kısa bir süre sonra temas kurulması hâlinde, taraflar zararlarının hemen giderilmesi amacıyla arabuluculuğa katılmaya daha fazla istekli olmuşlardır. Buna karşılık, kişilere karşı işlenen suçlarda veya kasten yahut taksirle yaralama suçlarında durum bunun tam tersidir. Bu suçlarda, taraflarla suçun işlenmesinden uzun bir süre, suçun taraflar üzerindeki etkileri hafifledikten, taraflarda yarattığı öfke ve acı dindikten ve bilhassa mağdur sakinleştikten sonra temas kurulması hâlinde, taraflar arabuluculuğa katılmaya daha istekli olmuşlardır.

Görüldüğü gibi kişilere karşı işlenen suçlarda, taraflara hemen uzlaşma teklif edilmeyerek belli bir sakinleşme süresi tanınması uygun olacaktır. Bu amaçla Yönetmelikte, “Uzlaşma teklifi suçun işlendiği tarihten itibaren bir aylık süre geçmeden yapılamaz” hükmüne yer verilerek sakinleşme (soğuma) süresi tanınması kabul edilmiş (CMUY m. 12/5) ve CMK’da olmayan bir esas benimsenmiştir.

Yönetmelikte böyle bir sürenin öngörülmüş olması uzlaştırma olasılığının artması bakımından yerinde olmuştur. Uzlaştırmacı dosya kendisine daha evvel tevdi edilse bile suç tarihinden itibaren bir ay geçmeden taraflara uzlaşma teklifinde bulunamayacaktır. Uzlaştırmacının bu süre ile ilgili olarak dikkat etmesi gereken başka bir konu da, suçun işlenmesinden itibaren bir aylık süreye yaklaşmadan dosyayı bürodan tevdi almamasıdır. Çünkü uzlaştırmacı, uzlaştırma evrakını teslim aldıktan sonra otuz gün içinde uzlaştırma işlemlerini sonuçlandırmak zorunda olup, uzlaştırma bürosu bu süreyi her defasında yirmi günü geçmemek üzere en fazla iki kez daha uzatabilir (CMK m. 253/12; CMUY m. 17/1). Bu sebeple, suçun işlendiği tarihten itibaren bir aylık süre geçmeden dosyayı uzlaştırma bürosundan alan uzlaştırmacı, uzlaşma teklifinin yapılması için bir aylık sürenin geçmesini beklerken, müzakere, uzlaşma ve raporun hazırlanması için kendisine tanınmış olan otuz günlük süreyi geçirebilir. Bu da kendisi hakkında uzlaştırma savcısı tarafından düzenlenecek performansının kötü görünmesine neden olabilir. Doğru olan uygulama, suçun işlendiği tarihten itibaren bir aylık süre dolduktan sonra uzlaştırma işlemlerine başlanmak üzere dosyanın uzlaştırmacıya tevdi edilmesidir.

V- Uzlaşma Teklifinin Yapılamaması

Resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma (veya kovuşturma) dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma yahut başka bir nedenle mağdura, suçtan zarar görene, şüpheliye, sanığa veya bunların kanunî temsilcisine ulaşılamaması hâlinde, soruşturma (veya kovuşturma) konusu suçla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilmeksizin soruşturma (veya kovuşturma) sonuçlandırılır (CMK m. 253/6, CMUY m. 7, 12). 253. maddenin bu fıkrasına göre, gerekli araştırmalara rağmen, herhangi bir nedenle mağdur veya suçtan zarar görene, bu kişiler veya şüpheli temyiz kudretine sahip değillerse kanunî temsilcisine ulaşılamamakta ise, soruşturma uzlaştırma yoluna başvurulmadan sonuçlandırılır. Örneğin adres belirlenemiyorsa, soruşturma dosyasındaki adresler bulunamıyorsa veya sayılan kişiler yurt dışında ise bu şekilde hareket edilecektir. Bu düzenlemeyle tebligat kolaylığı öngörülerek, mağdur veya suçtan zarar görene ulaşılamaması yüzünden uzlaştırma müzakerelerinin başlatılamaması hâlinde, soruşturmanın uzamasının engellenmesi amaçlanmıştır. Bu nedenle, Tebligatın yapılamaması hâlinde, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun, adres değiştirmenin bildirilmesi mecburiyetine ilişkin 35. maddesi veya ilânen tebligata ilişkin 28. maddesindeki usulün izlenmesi şart değildir; ancak, hiç değilse adlî kolluk vasıtasıyla adres araştırmasının yapılması gerekir.

Uzlaşma teklifinde bulunulması veya teklifin kabul edilmesi, soruşturma yahut kovuşturma konusu suça ilişkin delillerin toplanması ve koruma tedbirlerinin uygulanmasına engel değildir (CMK m. 253/8; CMUY m. 7, 8). Bu sebeple soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısı, CMK m. 160 ve devamı uyarınca toplanması gereken tüm delilleri toplar (CMUY m. 9/2).

Çocuk bürosunda görevli Cumhuriyet savcısı, soruşturma sırasında gerekli gördüğünde çocuk hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununda yer alan koruyucu ve destekleyici tedbirlerin uygulanmasını çocuk hâkiminden isteyebilir (CMUY m. 9/3).

Soruşturma dosyasının uzlaşma teklifinde bulunulmak üzere uzlaştırma bürosuna gönderilmesi için, soruşturma konusu suçun uzlaştırmaya tâbi olması ve kamu davası açılması için yeterli şüphenin bulunması gerektiğinden (CMK m. 253, 4), uzlaşma teklif edilmeden önce soruşturma konusu suça ilişkin delillerin toplanması, suçun mahiyetini ortaya koyarak uzlaştırmaya tâbi olup olmadığını belirlemek ve uzlaştırma sağlanamazsa delillerin kaybolması tehlikesini ortadan kaldırmak için gereklidir.

Kanunda, uzlaşma teklif edildiğinde, uzlaştırmanın sonucu henüz bilinemediğinden, delillerin toplanmasına devam edilmesi öngörülmüştür. Özellikle Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinin ondokuzuncu fıkrası uyarınca; yerine getirilmesi ileri tarihe bırakılan, takside bağlanan veya süreklilik arzeden bir edim söz konusu olduğu için kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilmesi üzerine, daha sonra uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi hâlinde, şüpheli hakkında kamu davası açmak için, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturması aranacaktır.

Nihayet Cumhuriyet savcısının, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 171. maddesine göre, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olup, üst sınırı bir yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı, yeterli şüphenin varlığına rağmen, kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verebilmesi için de (CMK m. 171/2) soruşturma konusu suça ilişkin delillerin toplanması gerekir.

VI- Hakkında Yakalama Emri Bulunan Şüpheli veya Sanığa Uzlaşma Teklifi

Uzlaştırma işleminin yapılması bakımından taraflara ulaşılamaması veya yurt dışında olmaları hâlinde uzlaştırma yoluna gidilememesi kuralı, şüpheli veya sanık hakkında yakalama emri bulunması hâlinde de dikkate alınmalıdır. Ceza Muhakemesi Kanunu m. 98/1’e göre; “Soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından yakalama emri düzenlenebilir.” Aynı maddenin üçüncü fıkrasına göre; “Kovuşturma evresinde kaçak sanık hakkında yakalama emri re’sen veya Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim veya mahkeme tarafından düzenlenir.” CMK m. 199’e göre; “Mahkeme, sanığın hazır bulunmasına ve zorla getirme kararı veya yakalama emriyle getirilmesine her zaman karar verebilir.”

Bu düzenlemelerden anlaşıldığı üzere; şüpheli veya sanık hakkında, ancak ona ulaşılamadığı hâllerde yakalama emri çıkarılabilmektedir. Uzlaştırma kapsamında kalan bir suçun şüpheli veya sanığı hakkında, ona ulaşılamaması nedeniyle yakalama emri çıkarılmış ise uzlaştırma yoluna gidilmesi fayda sağlamayacaktır. Kolluk ile adlî mercilerin her türlü imkânlarına rağmen ulaşamadığı şüpheli veya sanığa uzlaştırmacının ulaşmasını ve uzlaşma teklifini iletmesini beklemek gerçekçi değildir. Böyle bir durumda uzlaştırmacının, CMK m. 253, 6’da yer alan; “Resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle mağdura, suçtan zarar görene, şüpheliye veya bunların kanunî temsilcisine ulaşılamaması halinde, uzlaştırma yoluna gidilmeksizin soruşturma sonuçlandırılır” hükmüne göre uzlaştırmanın mümkün olmadığını tutanağa bağlaması da uygun değildir. Çünkü şüpheli veya sanığın yakalama emri üzerine yakalanarak ifadesi alınmadan dosyanın neticelendirilmesi mümkün değildir. Başka bir ifadeyle, soruşturma veya kovuşturma, genellikle şüpheli veya sanığın yakalanması ve ifadesine başvurulmasının ardından bitirilir.

Yakalanamamış ve ifadesi alınamamış olan şüpheli veya sanığın uzlaşmak istemediğini peşinen kabul etmek doğru değildir. Bu nedenle isabetli olan; yakalama emrinin infazına kadar uzlaştırma işlemine girişmemek, yakalama emrinin infazından sonra, şüpheli veya sanığın adresinin tespit edilmesinin ardından dosyayı uzlaştırma bürosuna göndermektir. Soruşturma evresinde; şüpheli hakkında yakalama emri mevcut ise (şüphelinin tebligata rağmen gelmemesi veya şüpheliye çağrı yapılamaması, CMK m. 98) Cumhuriyet savcısı bir süre yakalama emrinin infaz edilmesini beklemeli ve şüphelinin ifadesini almaya çalışmalıdır. Ancak dosyanın sürüncemede kalmaması ve özellikle zamanaşımına uğrama riskinin oluşmaması için, belirli bir süre sonra iddianame düzenlenmelidir.

Böyle bir durumda doğru olan, Cumhuriyet savcısının iddianame düzenlemeye yakın bir zamana kadar yakalama emrinin infazını beklemesi ve uzlaştırma yoluna da o zamana kadar gitmemesidir. Cumhuriyet savcısı, iddianame düzenlemeye yakın bir tarihte uzlaştırma işlemlerine girişmeli ve dosyayı uzlaştırma bürosuna göndermelidir. Aynı husus kovuşturma evresi için de geçerlidir. Hâkim, sanık hakkındaki yakalama emri infaz edilmeden ve onun savunması alınmadan hüküm kuramayacaktır. Bu nedenle hâkim, yakalama emrinin infazını beklemeli ve daha sonra uzlaştırma işlemleri için dosyayı uzlaştırma bürosuna göndermelidir. Bu fikre karşı ileri sürülebilecek, soruşturma veya kovuşturmanın sürüncemede kalacak olması görüşü de, yukarıda açıklamış olduğumuz; şüpheli veya sanığın ifadesi alınmadan soruşturma veya kovuşturmanın bitirilmeyecek olması nedeniyle isabetli değildir.

Şüpheli veya sanığa ulaşılamaması ve hakkında yakalama emri çıkarılmış olması hâlinde uzlaştırma bürosuna dosyanın gönderilerek uzlaştırma işlemlerine girişilmesi ve bu kapsamda mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinin yapılması mümkündür. Ancak böyle bir durumda, mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşma teklifini kabul etmesi veya etmemesinin bir önemi bulunmamaktadır. Çünkü bu durumda, mağdur veya suçtan zarar görenin teklifi kabul etmemesi hâlinde, teklifin kabul edilmemesi nedeniyle uzlaştırma sonuçsuz kalacaktır. Mağdur veya suçtan zarar görenin teklifi kabul etmesi hâlinde ise, şüpheli veya sanığa ulaşılamamış olması nedeniyle, CMK m. 253/6 hükmü gereği uzlaştırma sonuçsuz kalacaktır. Her iki hâlde de yakalama emrinin infaz edilmesinden evvel başvurulan uzlaştırma usulü, istenilen amaca hizmet etmeyecektir.

B) Uzlaşma Teklifinin İçeriği ve Tarafların Bilgilendirilmesi

Uzlaşma teklifinde bulunulması hâlinde; şüpheliye, mağdura veya suçtan zarar görene yahut kanunî temsilcilerine, uzlaştırmanın mahiyeti ve uzlaştırmayı kabul veya reddetmenin hukukî sonuçlarının anlatılacağı, mevzuatta isabetli olarak düzenlenmiştir (CMK m. 253/5; CMUY m. 29/5). Bu bilgilendirme, uzlaştırma bürosunun görevlendirdiği uzlaştırmacı tarafından uzlaşma teklifi yapılırken, Yönetmeliğin 4 no’lu ekinde yer alan, uzlaşmanın mahiyeti ile uzlaşmayı kabul veya reddetmenin hukukî sonuçlarının bulunduğu Uzlaşma Teklif Formundaki bilgilerin açıklanması ve teklif formunun, hazır bulunan ilgiliye imzalatılarak verilmesi suretiyle yapılır. Uzlaştırmacı tarafından bilgilendirme yükümlülüğünün yerine getirildiğine ve uzlaşma teklifinde bulunulduğuna ilişkin formun imzalı örneği, uzlaştırma evrakı içine konulur (CMUY m. 29/5). Bu belgeleme, görevini özenle yerine getirme yükümlülüğünün yerine getirildiğini ispatlamak bakımından da yararlıdır. Tarafların, uzlaştırma konusundaki bilgi eksiklikleri yüzünden uzlaştırmaya başvurmayı reddetmesi mümkündür. Uzlaştırmaya başvurmadan önce tarafların bilgilendirilmesi, uzlaştırmaya yönlendirilmeleri ve uzlaştırma müzakerelerine samimiyetle katılmalarına katkıda bulunur. Uzlaştırma sürecinin bir parçası olan tarafları “bilgilendirme görevi”, uzlaştırmacının, “uzlaştırma öncesi aşama”da, teklifte bulunmadan evvel taraflarla gerçekleştireceği ön görüşmelerde yerine getirilmelidir. Şüpheli ile mağdurun uzlaştırma konusunda bilgilendirilmeleri, Anayasanın 40. maddesinin ikinci fıkrasının da bir gereğidir. Bu maddeye göre, “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır”. Dolayısıyla şüpheli ve mağdur, aralarındaki uyuşmazlığı uzlaştırma yoluna başvurarak çözmeye hakları olduğunu, uzlaştırmanın dava yoluna nazaran sunduğu faydaları ve sonuçlarını öğrenmelidir. Uzlaştırmanın başarısında, tarafların doğru bilgilendirilmesi kilit rol oynamaktadır. Bu bilgilendirme, sadece hazırlanan matbu formların taraflara verilmesi gibi şeklî bir yolla değil, tarafların şifahen bilgilendirilerek, konuyu gerçekten anlamalarının sağlanması ve aydınlanmış iradeyle uzlaştırmaya teşvik edilmeleri suretiyle yapılmalıdır. Uzlaşma teklifinin, dosyanın uzlaşmaya gönderilmesinden (sevkinden) sonra, eğitimli uzlaştırmacılar tarafından yapılması gerekir. 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla CMK m. 253/4’te bu mülâhazalarla değişiklik yapılarak, uzlaşma teklifinin uzlaştırma bürosunun görevlendireceği eğitimli uzlaştırmacı tarafından yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

Uzlaştırmacı, taraflarla yapacağı ön görüşmede kendisini, Cumhuriyet başsavcılığı tarafından görevlendirilen, sicile kayıtlı uzlaştırmacı olarak tanıtmalı, şahsî mesleğini söylememeli ve uzlaştırmacı kimliğini ön planda tutmalıdır.

Uzlaştırma bürosu tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı, tarafları önce bilgilendirmek ve ardından onlara uzlaşma teklifinde bulunulmak amacıyla, şüpheli ve mağdurla bir ön görüşme yapmalıdır.

Uzlaştırmacı, taraflarla yapacağı bu ön görüşmede kendisini tanıtırken, şahsî mesleğini söylememeli; söze başlarken Cumhuriyet başsavcılığı tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı olarak kendisini tanıtmalıdır. Uzlaştırmacı, Cumhuriyet başsavcılığı uzlaştırma bürosu adına hareket ettiğini unutmamalıdır. Uzlaştırmacı ön görüşmede, sahip olduğu diğer mesleğinden bahsetmemeli, ilk konuşmada uzlaştırma bürosunun görevlendirdiği sicile kayıtlı uzlaştırmacı olduğunu vurgulayarak taraflara güven vermelidir. Taraflara öncelikle uzlaştırmacı olarak yaklaşmalı, kendisini tanıtırken mesleğini (örneğin avukatlık, kâtiplik, müdürlük gibi) bir kenara bırakmalı, görüşme yeri olarak da mümkün olduğunca profesyonel uzlaştırma bürolarını seçmelidir.

Uzlaştırmacı, mağdur ve şüpheliyi, bir arada veya ayrı ayrı ön görüşme yapmak üzere, Yönetmelikteki usûle uygun şekilde davet eder. Soruşturma dosyası ve varsa sosyal inceleme raporunun incelenmesi sonucunda, ön görüşmenin bir arada mı, yoksa ayrı ayrı mı gerçekleştirileceği belirlenir. Aynı zamanda uyuşmazlığın aydınlatılması amacıyla yapılan ön görüşmeler, uzun bir geçmiş olmayan uyuşmazlıklarda uzlaştırmacı ve taraflarla ortaklaşa gerçekleştirilirken, uzun bir geçmişe dayalı uyuşmazlıklarda taraflarla ayrı ayrı gerçekleştirilir. Ön görüşme sonunda uzlaştırmaya başvurulması için gereken şartlar sağlanamazsa, uyuşmazlık, yazılı bir raporla birlikte uzlaştırma bürosuna iade edilir.

Uzlaştırmacı, şüpheliyle yaptığı ön görüşmede, şüpheliyi şu hususlarda bilgilendirmelidir:

1. Ceza adaleti sistemi (ana hatlarıyla soruşturma ve kovuşturma süreci) nasıl işlemektedir?
2. Savcılık tarafından şüpheliye karşı yapılan suçlama nedir?
3. Ceza adaleti sistemi şüpheliye hangi imkânları sunmaktadır?
4. Mahkemedeki yargılama süreciyle uzlaştırma arasındaki fark nedir?
5. Yargılama ve uzlaştırma sürecinden sonra karşılaşılacak sonuçlar nelerdir?
6. Uzlaştırma süreci nasıl işler ve bunun için gerekli olan şartlar nelerdir?
7. Uzlaştırma süreci için sabit bir ücret ödenmekte midir?

Uzlaştırmacı, şüpheliyle yaptığı ön görüşmede, aşağıdaki hususları belirlemelidir:

1. Şüpheli, suç teşkil eden fiilin sorumluluğunu üstlenebiliyor mu?
2. Şüpheli, uzlaşma önerisini kabul ediyor mu?
3. Şüpheli, sebep olduğu zarar veya mağduriyetin giderimi için istekli mi?
4. Şüpheli, suç teşkil eden fiille anlaşmazlığı birbirinden ayırabiliyor mu?
5. Şüphelinin, uyuşmazlığa ilişkin kişisel düşünceleri nelerdir?
6. Şüpheliye, uzlaştırmaya müracaat etme olanağı tanınmakta mıdır?

Uzlaştırmacı, mağdurla yaptığı ön görüşmede, mağduru şu hususlarda bilgilendirmelidir:

1. Ceza adaleti sistemi (ana hatlarıyla soruşturma ve kovuşturma süreci) nasıl işlemektedir?
2. Savcılık tarafından şüpheliye karşı yapılan suçlama nedir?
3. Ceza adaleti sistemi mağdura hangi imkânları sunmaktadır?
4. Mahkemedeki yargılama süreciyle uzlaştırma arasındaki fark nedir?
5. Yargılama ve uzlaştırma sürecinden sonra karşılaşılacak sonuçlar nelerdir?
6. Uzlaştırma süreci nasıl işler ve bunun için gerekli olan şartlar nelerdir?
7. Mağdurun zararının giderimiyle ilgili hususlar nelerdir?
8. Mağdurun uzlaştırma sürecini gönüllü olarak kabul etmesi ne demektir?

Uzlaştırmacı, mağdurla yaptığı ön görüşmede, aşağıdaki hususları belirlemelidir:

1. Mağdur, uzlaştırma sürecine aktif olarak katılabilecek midir?
2. Mağdurun konumu ve menfaatleri nelerdir?
3. Mağdurun korkuları nelerdir?
4. Mağdur, suç teşkil eden fiille anlaşmazlığı birbirinden ayırabiliyor mu?
5. Mağdurun uyuşmazlığa ilişkin kişisel düşünceleri nelerdir?
6. Mağdura uzlaştırmaya müracaat etme olanağı tanınmakta mıdır?

Uzlaşma teklifi öncesi bilgilendirme yapılırken, şüpheliye yapılacak açıklamalar ile mağdur veya suçtan zarar görene yapılacak açıklamalar farklı olacaktır. Uzlaştırmanın mahiyeti ile uzlaştırmayı kabul veya reddetmenin hukukî sonuçları 253. maddenin çeşitli fıkralarında düzenlenmiştir. Uzlaşma teklifinde bulunulurken uzlaştırmanın mahiyetine ilişkin açıklamaların içeriği, soruşturma ve kovuşturma aşaması için ayrı olmak üzere, Uzlaştırma Yönetmeliğinin ekinde bulunan formlarda ayrıntılı olarak gösterilmiştir.

Bu kapsamda, örneğin şüpheliye yönelik açıklamada; uzlaşmış olmasının suçu kabul anlamına gelmediği, uzlaşmak zorunda olmadığı, uzlaştırmadan istediği zaman vazgeçebileceği, uzlaştırma müzakereleri sırasında yapacağı açıklamaların, vereceği bilgi ve belgelerin ve tutulan tutanakların mevcut soruşturmada ve disiplinle ilgili olanlar da dâhil olmak üzere, hiçbir soruşturma ve kovuşturmada veya hukuk davasında delil olarak kullanılamayacağı, mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşmayı kabul etmesine rağmen kendisinin kabul etmemesi hâlinde; şartları gerçekleşmiş olsa bile, hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemeyeceği ve yeterli delil varsa kamu davası açılacağı, kendisinin uzlaşmayı kabul etmesi fakat mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşmayı kabul etmemesi hâlinde mahkemenin, 231. maddedeki şartlar varsa kendisi hakkında, kovuşturma konusu suçla ilgili olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verebileceği, mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşmayı kabul etmesine rağmen kendisinin kabul etmemesi hâlinde, 231. maddedeki şartlar gerçekleşmiş olsa bile, kendisi hakkında kovuşturma konusu suçla ilgili olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği, uzlaşma sonucunda edimini def’aten yerine getirmesi hâlinde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verileceği ve bundan sonra yeni delil meydana çıkmadıkça, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamayacağı, bu hususun adlî sicile kaydedilmeyeceği; edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi hâlinde, kendisi hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verileceği, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından sonra, uzlaşmanın gereklerini yerine getirmemesi hâlinde, hakkında kamu davası açılacağı, uzlaşmanın sağlanması hâlinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamayacağı, açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılacağı (CMUY m. 7, 6) söylenebilecektir.

C) Uzlaşma Teklifinin Reddi

Uzlaşma teklifinin taraflardan herhangi birince reddi hâlinde soruşturma, diğer tarafa teklifte bulunmaya gerek kalmadan, uzlaştırma yoluna gidilmeksizin sonuçlandırılır. Uzlaşma sağlanamadığı takdirde, Cumhuriyet savcısı, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olup, üst sınırı bir yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren uzlaşmaya tâbi suçlardan dolayı, yeterli şüphenin varlığına rağmen, Kanunun 171. maddesinin üçüncü fıkrasındaki koşulların birlikte gerçekleşmesi hâlinde kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verebilir.

Uzlaşma teklifinin reddedilmesine rağmen, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören uzlaştıklarını gösteren belge ile en geç iddianamenin düzenlendiği tarihe kadar Cumhuriyet savcısına başvurarak uzlaştıklarını beyan edebilirler (CMK m. 253/16; CMUY m. 17/2).

D) Uzlaşma Teklifinin Kabulü

Uzlaştırma tamamen gönüllü bir uyuşmazlık çözüm yolu olduğundan, uzlaştırmaya başvurulabilmesi için, şüpheli, mağdur veya suçtan zarar gören yahut bunların kanunî temsilcileri, uzlaşma teklifini serbest ve aydınlanmış iradeleriyle kabul etmelidir. Ceza Muhakemesi Kanununda, mağdur fail uzlaştırmasının temel ilkelerinden bir olan gönüllülük ilkesine bağlı kalınmıştır. Yönetmeliğe göre de ceza uyuşmazlıklarında uzlaştırmaya başvurulabilmesi için, failin ve mağdurun buna özgür iradeleriyle rıza göstermesi gerekir. Taraflar, uzlaştırma sırasında, anlaşma yapılana kadar her zaman bu rızalarını geri alabilirler (CMUY m. 5/1).

Birden fazla kişinin mağduriyetine veya zarar görmesine sebebiyet veren bir suçtan dolayı uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, mağdur veya suçtan zarar görenlerin hepsinin uzlaştırmayı kabul etmesi gerekir (CMUY m. 7/3). Bu kişilerden birinin uzlaştırmayı kabul etmemesi hâlinde uzlaştırmaya başvurulmayacaktır (CMK m. 253/7).

E) Uzlaştırma Süresi

Uzlaştırmacının belgeleri teslim aldığı tarih, uzlaştırma işlemlerini tamamlaması için gerekli olan sürenin başlangıcıdır. CMK m. 253/12 hükmü çerçevesinde uzlaştırmacı, dosyadaki belgeleri teslim aldıktan en geç otuz gün içinde uzlaştırma işlemlerini tamamlamalıdır. Aksi hâlde yazılı olarak uzlaştırma bürosuna başvurmalıdır. Söz konusu başvuruda, gereken işlemleri neden süresi içerisinde tamamlayamadığını açıklamalıdır. Başvuru üzerine uzlaştırmadan sorumlu Cumhuriyet savcısının onayı ile uzlaştırmacıya verilen süre en çok yirmi gün daha uzatılabilir (CMUY m.17). Tıpkı başvuruda olduğu gibi uzatma da yazılı olarak yapılmalıdır. Otuz gün içerisinde tamamlanması gereken, yalnızca uzlaştırmaya ilişkin işlemlerin sonuçlandırılıp rapor hazırlanmasından ibarettir. Uzlaşma neticesinde kararlaştırılan edimin bu süreden daha uzun bir vadeye bırakılması mümkündür.

Uzlaştırmacı uzlaştırma dosyasının kendisine verilmesinden itibaren 30 günlük süre içerisinde uzlaştırma işlemlerini tamamlayarak raporu uzlaştırma bürosuna iletemediği takdirde hukukî durumun ne olacağı hususu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliğinde açıklanmamıştır. Uzlaştırma iş ve işlemlerinin sonucunun soruşturma veya kovuşturma dosyasının içerisine girmesi gerekir. Rapor sunulmamış ise, Cumhuriyet savcısı veya hâkim rapor sonucunu beklemelidir. Hâkim veya Cumhuriyet savcısı, uzlaşma teklif formu yahut uzlaştırma raporu dosyaya sunulmadan karar vermemeli ve raporun akıbetini araştırmalıdır. Çünkü uzlaştırmacıya belgelerin tesliminden itibaren belirtilen sürelerin geçmiş olmasına ve her türlü araştırmaya rağmen uzlaşma akıbeti konusunda bilgi sahibi olunamaması hâlinde, başka bir uzlaştırmacı görevlendirmesi yoluna gidilebilecektir. Böyle bir durumda, bilgi vermeyen uzlaştırmacı ile ilgili olarak da gerekli tedbirler alınacaktır.

Bu süreler geçtikten sonra, ancak henüz iddianame düzenlenmeden veya kovuşturma evresinde hüküm verilmeden önce uzlaştırmacının raporunu sunması hâlinde, bunun kabul edilmesi ve raporun içeriğine göre işlem yapılması gerekir. Başka bir ifadeyle, raporun süresi içerisinde sunulmamış olması, reddedilmesi için haklı bir gerekçe olmamalıdır. Çünkü CMK m. 253/12 ve Uzlaştırma Yönetmeliği m. 17’de düzenlenmiş olan süreler hak düşürücü değil, düzenleyici sürelerdir. Bu sürelere uyulmaması hâlinde herhangi bir hak kaybına uğranacağına veya yaptırım uygulanacağına dair düzenleme mevzuatta mevcut değildir. Bu süreler, uzlaştırma işleminin sürüncemede kalmaması, kısa süre içerisinde sonuçlandırılması maksadıyla ihdas edilmiştir.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253/21’de; “Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar görenden birine ilk uzlaşma teklifinde bulunulduğu tarihten itibaren, uzlaştırma girişiminin sonuçsuz kaldığı ve en geç, uzlaştırmacının raporunu düzenleyerek uzlaştırma bürosuna verdiği tarihe kadar dava zamanaşımı ile kovuşturma koşulu olan dava süresi işlemez” şeklindeki düzenleme de bu şekilde düşünmeye engel olmayıp, aksine bu düşünceyi desteklemektedir. Çünkü bu fıkrada, zamanaşımı ve dava süresinin işlemeyeceği zaman aralığı olarak otuz ve yirmi günlük (toplam en fazla elli gün) süreler değil, uzlaştırma teklifi ile uzlaştırma raporunun uzlaştırma bürosuna verilmesi arasındaki süre tespit edilmiştir. Bu görüşü destekleyen başka bir düzenleme de, Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği’nin, uzlaştırma süresi başlıklı 17. maddesinin 2. fıkrasında yer almaktadır. Buna göre; “Uzlaşma teklifinin reddedilmesine rağmen, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören uzlaştıklarını gösteren belge ile en geç iddianamenin düzenlendiği tarihe kadar Cumhuriyet savcısına başvurarak uzlaştıklarını beyan edebilirler”.
A) Uzlaştırmada Zararın Tespiti ve Telâfisi

Uzlaşma, uzlaştırmaya tâbi bir suç nedeniyle şüpheli veya sanık ile mağdur veya suçtan zarar gören arasındaki uyuşmazlığın, uzlaştırma bürosu denetiminde, zararın kısmen veya tamamen giderimi, eski hâlin iadesi veya hukuka uygun maddî veya manevî diğer bir edim karşılığında yahut uzlaşmayı sağlayacak diğer bir usulle anlaşmaları suretiyle giderilmesidir.

Uzlaştırmanın telâfisi aşamasında, mağdurun ihtiyaçları ve failin yapabilecekleri veya verebilecekleri belirlenir. Bu aşamada amaç, mağdurun ihtiyaçları ve failin telâfi kapasitesi ışığında, tarafların şahsî durumları ve somut olaya özgü koşullara uygun bir şekilde mağdurun zararını gidermeye matuf edimlerin konuşulmasıdır. Bu nedenle, görünenden öte altta yatan ihtiyaçları ve çıkarları iletişim yoluyla ortaya çıkarmak, iyi bir netice elde etmek için ortak çabayı arttırabilir ve daha doyurucu sonuçlar doğurabilir10. Örneğin, belden aşağısı felçli mağdurun evi için alışveriş yapmakta zorlanması ve bu ihtiyacını belirli bir süre boyunca failin karşılaması (CMUY m. 33/1- ç), tamamen ihtiyaçlar ve yapılabileceklerin ortaya çıkardığı bir telâfi şeklidir. Müzakere sırasında ihtiyaçların doğru tespit edilebilmesi için, taraflar birbirlerinden ve uzlaştırmacıdan kaynaklanabilecek zaman baskısından arındırılmalıdır. Zaman baskısı, müzakereyi onarım ve iletişim odaklı olmaktan çıkarıp anlaşma odaklı hâle getirebilir. Bu da uzlaştırmanın başarısını olumsuz etkiler.

Taraflar iletişim (müzakere) sürecinde, ortaya çıkan zarar ve bunun ne şekilde telâfi edileceğini konuşabilirler. Zarar, kişinin sahip olduğu maddî veya manevî varlıklarında bir eksilmeyi veya hasara uğramasını ifade eder ve genelde maddî ve manevî zarar kavramlarıyla tanımlanır. Uzlaşma sonucu üzerinde anlaşılan edim maddi zararı karşılamaya yönelik olabileceği gibi manevî zararı gidermeye yönelik de olabilir12. Maddi zarar, “bir kimsenin iradesi dışında malvarlığında meydana gelen azalmayı” ifade etmektedir. Suç teşkil eden fiil meydana gelmeden önce mağdurun malvarlığıyla suçun işlenmesinden sonraki malvarlığı arasındaki fark, maddi zararı oluşturur. Haksız fiilin malvarlığına yönelik zararı maddî zarardır. Haksız fiilin malvarlığı veya şahıs varlığı değerlerine yönelik olarak verdiği zarar sonuçta malvarlığı değerinde eksilmeye neden olmuşsa, maddî zarar vardır. Maddî zararın ekonomik ve somut bir değeri bulunduğundan, kanıtlanabilir ve hesaplanabilir.

Manevi zarar ise, haksız fiile bağlı olarak “kişilik hakkının ihlal edilmesi nedeniyle bir kişinin acı ve elem duymasını” ifade eder13. Manevi zarar, bilhassa mağdurun kişilik haklarına saldırı oluşturan (TMK m. 24; TBK m. 56); hakaret, yaralama, tehdit gibi suçlarda görülür. Manevî zararın maddî ve hesaplanabilir bir yönü yoktur. Bu nedenle zararın kapsamını belirlemek güç ve görecelidir. Uzlaştırmada, maddî ve manevî zararlar ile fiilî zarar ve yoksun kalınan zararlar talep edilebilir.

Telâfi, maddî ve manevî tazminat, bir meslek edindirme kursuna katılma, sözlü veya yazılı özür dileme şeklinde yahut bunlardan birkaçının birlikte belirlenmesi şeklinde olabilir. Benzer suçlarda taraflarca belirlenen edimler tamamen farklı olabilir. Bir mağdur tarafından makul olarak kabul edebilecek edimi diğeri kabul etmeyebilir. Bazı mağdurları sadece para almak mutlu edebilirken, bazılarını da benzer bir suç işlenmesini engelleyecek faaliyetleri edim olarak belirlemek mutlu edebilir. Yine bazı mağdurlar içten bir özrü yeterli bulabilirken bazıları da sadece suç nedeniyle hissettiklerini anlatmayı ve bunun fail üzerindeki etkilerini görme fırsatını zararın telâfisi için yeterli bulabilir.

Uzlaştırmacı, mağdurun ihtiyaçlarını karşılayan bir anlaşma ortaya çıkabilmesi için üzerinde anlaşılabilecek edim türleri ve bunlardan bazılarının birlikte kararlaştırılabileceği hususunda tarafları bilgilendirmelidir. Bütün bunlara rağmen failin verebilecekleri ve yapabilecekleri, zararı tam olarak karşılamayabilir veya eski hâle getiremeyebilir. Bu gibi durumlarda önemli olan, failin zararı sembolik de olsa telâfi etmek için belirlenen edimlerle birlikte anlamlı bir sorumluluk alması ve gayret göstermesidir. Uzlaştırmacı, telâfi şeklinin onarım sürecine katkıları bakımından şu konuları gözden geçirmelidir:

1. Failin özrünün samimi olup olmadığı,
2. Failin gösterdiği pişmanlığın samimi olup olmadığı,
3. Sorumluluğu gerçekten kabul edip etmediği,
4. Failin toplantıda kibirli davranıp davranmadığı,
5. Failin zararı telâfi ederken aşağılanma duygusuna maruz kalıp kalmadığı,
6. Varılan anlaşmanın zararı telâfi edip etmediği,
7. Tarafların ortaya çıkan anlaşmanın geliştirilmesinde yeterince etkili olup olmadığı,
8. Tarafların edimi ve anlaşmayı özgür iradeleri belirleyip belirlemediği,
9. Anlaşmanın taraflarda adalet hissi uyandırıp uyandırmadığı.

Telafi sürecinde anlaşmaya varılırken taraflar birbirlerini dinlemeli ve anlamalıdır. Fail, mağdurun suç nedeniyle uğradığı zararı, yaşadıkları, hissettikleri ve içine düştüğü durumu; mağdur da failin suçu işlemesinin nedenlerini görebilmelidir. Eğer bu konularda tatmin edici sonuçlar alınmışsa, bu durum müzakerenin anlaşma değil iletişim odaklı yürütüldüğünün göstergesidir.

Uzlaştırma sonunda varılan anlaşma tarafların ihtiyaç ve iradelerini yansıtıyorsa ve bu bakımdan iyi kaleme alınmışsa, failin davranışlarını yönlendirmede belirleyici olur ve bu da onarıma süreç sonlandıktan sonra dahi katkı sağlar. Bununla birlikte, bazı uzlaştırma müzakerelerinde tarafların arasında kurulan diyalog, yazılı bir anlaşma yapılmaksızın da ihtiyaçlarını karşılayabilir.

Uzlaştırmacının görevi ve tarafsız konumu itibariyle, mağdurun zararının belirlenmesi için bilirkişi ve keşif incelemesi yaptırması veya uzman görüşü alması mümkün değildir. Çünkü uzlaştırma bir muhakeme süreci değil, tarafların müşterek yararlarının araştırılması için gerçekleştirilen bir görüşme zeminidir. Soruşturmanın kapsamı içerisine girmekteyse Cumhuriyet savcısı, uzlaştırmacı görevlendirmeden önce bu konuda (örneğin trafik kazasında kusur ve hasar miktarı) bir keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırmışsa bundan yararlanılabilir. Ayrıca zararın belirlenmesi için, soruşturma belgelerine yansıyan tutanaklar, tanık anlatımları ve tarafların ifadelerinden yararlanılabileceği gibi, tarafların sunacakları bilgi ve belgelerden de yararlanılabilir. Taraflar zararın tespitiyle ilgili dava açarak veya delil tespiti yoluyla keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırabilir yahut uzman görüşü alıp müzakerelerde sunabilirler.

B) Uzlaştırmada Giderilebilecek Zararlar

Uzlaştırma süreci sonunda uzlaşmaya varılması hâlinde zararın giderilmesi söz konusudur. Zarar, bir eksilmeyi ifade etmektedir. Ceza hukukunda yer verilen suç tipleriyle korunması amaçlanan ise aslında hukukî yarardır. Hukukî yarar kavramı zarar kavramından daha geniş bir anlama sahiptir. Hukukî yarar kavramının kapsamına sadece zarar değil, aynı zamanda zarar tehlikesi de dâhildir. Suçun işlenmesiyle birlikte her zaman zarar doğmayabilir, ancak zarar doğduğu takdirde hukuki yararla zarar örtüşmektedir. Uzlaştırma kurumunda hukukî yararın ihlal edilmesi zararın doğmasıyla sınırlı tutulmuştur. Bu anlamda edim de “failin, eylemi ile sebebiyet verdiği maddi ve/veya manevi zararı gidermesini” ifade etmektedir.

Uzlaştırma sürecinde tarafların zararın miktarı konusunda serbest olarak anlaşabileceği gibi hiçbir maddî edim üzerinde de konuşmayabilirler. Kanun ve Yönetmelikte zararın tazmin yöntemi konusunda bir sınırlama yoktur. Maddî zararın maddî tazmin yöntemleriyle giderilmesi ve manevî zararın da manevî yöntemlerle giderilmesi şart olmadığından, maddî zararın manevî bir yöntemle veya manevî zararın maddî bir tazmin yöntemiyle giderilmesi mümkündür.

Manevî zararın ne şekilde giderileceği ise tarafların isteklerine göre değişebilir. Manevî zarar karşılığı bir miktar para (manevî tazminat) veya ekonomik değeri olan bir şeyin verilebileceği gibi, failin ekonomik değerle ölçülmeyen başka bir edimde bulunulması da mümkündür. Bunun tipik örneği özür dileme, barışma konuşması yapma, özür yazısı yayınlatma, hayır amaçlı bir kuruma bir miktar paranın bağışlanması gibi manevi veya maddi edimlerle manevi zararın giderilmesidir.

Uzlaştırmanın amacı, tarafların iletişim kurmasına dayalı olarak tatmin olması olduğundan, maddî zararın manevî tatmin ile giderimi de mümkündür. Nitekim Yönetmeliğin 33, 1/e maddesi uyarınca mağdur veya suçtan zarar görenden özür dilenmesi, her iki zarar türü bakımından geçerli bir tazmin yöntemidir.

C) Zararın Giderilmesine Yönelik Edimler
I- Edim Kavramı

Edim, CMK veya Yönetmelikte tanımlanmamıştır. Esasen borçlar hukukuna ait bir terim olduğundan tanım ihtiyacı da bulunmamaktadır. Edim kavramı, alacaklının borçludan isteyebileceği ve borçlunun da yapmak zorunda olduğu davranış, ivaz olarak tanımlanır. Borç ilişkisini kuran temel sebepler kanun, sözleşme, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmedir. Suç işlenmesi nedeniyle mağdur ile fail arasında kurulan borç ilişkisi, haksız fiilden doğan borç ilişkisidir. Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkilerinde sorumluluğu düzenleyen TBK m. 49 hükmü şu şekildedir:

“I. Genel olarak MADDE 49- Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür”.

Borç ilişkisinin borçlu tarafı, alacaklı tarafa, borcun konusu olan edimi ifa etmekle yükümlü olduğundan edim terimi, borçlunun ifa ile yükümlü olduğu bir davranış biçimini ifade eder. Edim borcun konusu olduğundan, haksız fiil hukukunda fiiliyle başkasına zarar veren kişinin edimi, verdiği zarar bedelini ödemek veya eski hale getirmek gibi ifa yöntemlerinden oluşur. Edimin mutlaka maddî ve ekonomik karşılığı bulunması gerekmez; alacaklıya manevî yönden yarar sağlayan ifalar da edim kavramına dâhildir.

Yapma veya yapmama edimlerinde, borçlunun alacaklıya karşı borçlanmış olduğu şey, edim eylemidir. Borçlu edimini tam ve ayıpsız olarak yerine getirirse, borcunu ifa etmiş ve böylece borç ilişkisini sona erdirmiş olur. Şüphelinin, kırmış olduğu mağdurun otomobilinin camını yaptırmayı taahhüt etmesi buna örnek verilebilir.

Verme edimlerinde ise, edim sonucu öne çıkar ve borçlu edimin sonucunu borçlanır. Örneğin şüphelinin, hırsızlık suçunun konusu olan bisikleti mağdura iade etmesinde durum böyledir.

Edim çoğunlukla alacaklı yararına bir davranış olmasına rağmen üçüncü bir kişi yararına da olabilir. Örneğin şüphelinin hayır amaçlı bir kuruma para bağışlaması mümkündür.

Kanunda edimin konusu üzerinde herhangi bir sınırlama yoktur. Hukuka ve ahlaka aykırı bulunmamak koşuluyla her türlü maddî ve manevî edim ifanın konusunu oluşturabilir. Edimin sınırını hukuk ve ahlaka uygunluk çizmektedir. Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüz olup (TBK m. 27), bu tür edimlerin ifası istenemez.

II- Edim Türleri
1) Olumlu veya Olumsuz Edimler


Borçlunun belirli bir icrai davranışta bulunmasının gerekli bulunduğu edimler olumlu edimdir. Borçlunun belirli bir davranıştan kaçınmasının zorunlu olduğu edimle ise olumsuz edimdir. Örneğin şüphelinin apartman dairesinde gürültü yapmamayı taahhüt etmesi olumsuz (yapmama-katlanma) edimidir.

2) Âni, Sürekli veya Dönemli Edimler

Edimin konusunu oluşturan davranışın bir defada yapılıp borcun sona erdirilmesini sağlayan edim ani edimdir. Borcun süregelen birden fazla davranışlarla ifa edilmesi halinde sürekli edimden söz edilir. Borcun tamamının bir defada (def’aten) ödenmesi, ani edimdir. Borcun kişinin hayatı veya belirli bir dönemi boyunca irat şeklinde ödenmesi ise sürekli edime örnektir. Edimin belirli sayıdaki ve belirli sürelerle yenilenen davranışlarla ifa edilmesine dönemli edim veya aralıklı edim denilir. Örneğin borcun taksitler halinde ödenmesi bu şekildedir.

3) Şahsî veya Maddî Edimler

Edimin konusunun bir şahsî davranış biçiminde gerçekleşmesine şahsî edim denilir. Örneğin, failin bizzat çalışıp mağdurun yıkılan bahçe duvarını onarması şahsi edim şeklinde ifadır. Bahçe duvarının onarım bedelinin para veya ekonomik değeri olan bir mal ile ödenmesi ise maddî edim sayılır.

4) Verme, Yapma, Yapmama Edimleri

Yapma borcunda edimin konusu, alacaklı yararına bir hizmetin, işin, eserin yapılmasıdır. Yapma ediminin kararlaştırıldığı bir sözleşmede, borçlu belli bir şeyi vermeyi yahut fiilen belli bir işi yapmayı borçlanmıştır. Mağdura verilen zarar, fail tarafından aynen ifa yoluyla yerine getirilebilir. Örneğin kaporta ustası olan bir fail, maddî hasarlı trafik kazası nedeniyle mağdurun otomobiline vermiş olduğu hasarı tamir edebilir.

Yapmama edimi, alacaklı yararına bir davranıştan kaçınmak, bir işi yapmamak veya yapılan davranışa katlanmak şeklinde ifa edilir.

Verme borcunda ise edimin konusu, maddî bir şeyin alacaklıya verilmesinden ibarettir.

D) Uzlaşmaya Konu Edimin Hukuka ve Ahlâka Aykırı Olmaması

Tarafların üzerinde anlaştıkları herhangi bir edim uzlaştırmanın konusunu oluşturabilir. Taraflar, uzlaştırma müzakereleri sonunda, Yönetmelikte sayılan edim çeşitlerinden biri veya birkaçı üzerinde anlaşmaya varabilecekleri gibi, bunların dışında da hukuka uygun bir edim kararlaştırabilirler. Yönetmelik, anlaşmanın konusunu belirli bir edimin yerine getirilmesi ile sınırlamamış, taraflara esnek davranabilme olanağı tanımıştır. Bu bağlamda, uzlaştırma anlaşmasının konusunu oluşturan edimler çok çeşitli olabilir. Uzlaştırma müzakerelerinin sonunda elde edilen anlaşmanın en önemli amacının taraflar arasındaki ilişkinin onarılması olduğu hatırlanarak edimler belirlenmelidir.

Önemli olan, kararlaştırılan ve uzlaştırma raporuna yazılan edimin makul, hukuka, ahlâka ve ölçülülük ilkesine uygun olması, ifasının imkânsız olmamasıdır. Edim, kanunun emredici kurallarına, genel ahlâka, kamu düzenine ve kişilik haklarına uygun olmalıdır. Örneğin failin belli süreyle kumar oynamayı, evlenmemeyi veya kendisine mağdur tarafından tokat atılması taahhüdünü içeren edim, kişilik haklarına aykırı olacağından geçersizdir. Edim belirlenirken, Cumhuriyet savcısı veya mahkemece uzlaştırma raporu veya uzlaşma belgesindeki edimin denetleneceği ve hukuka ve ahlaka uygun bulunmaması hâlinde raporun onaylanmayabileceği dikkate alınmalıdır.

Edimin hukuka ve ahlaka uygun olmadığı kanaatine ulaşan uzlaştırmacı tarafları bu konuda uyarmalıdır. Edimin hukuka ve ahlaka uygun olup olmadığı konusunda şüpheye düşen uzlaştırmacı, Cumhuriyet savcısı ile görüşebilir, Cumhuriyet savcısı bu konuda uzlaştırmacıya talimat verebilir (CMUY m.31/2). Edimin imkânsızlığı da bu kapsamda değerlendirilmelidir.

Edimin uzlaştırma raporu tanzim edildiğinde belirli veya belirlenebilir olmalıdır. Edimin icra edilebileceği dikkate alınarak, içeriği somut veya ifa edileceği tarihte yer ve konu itibariyle nesnel olarak belirlenebilir durumda olmalıdır24. Edimin ne zaman ve nasıl yerine getirileceği sadece taraflar açısından değil, üçüncü bir kişi tarafından da belirli veya belirlenebilir olmalıdır. Örneğin failin, 15.11.2017 günü mağdura 10.000- TL ödeyeceğine ilişkin para borcu içeren edim belirlidir. Failin mağdurun otomobiline vermiş olduğu maddî zararın tamamını en geç 15.11.2017 tarihinde nakden tazmin edeceğine dair taahhüt içeren edim borcu ise belirlenebilir durumdadır. Buna mukabil, failin mağdura yeni bir cep telefonu satın alacağı şeklindeki edim borcunda, cep telefonunun marka ve modeline ilişkin hiçbir objektif kıstas belirtilmemiş olduğundan, edim ne belirlidir ne de belirlenebilir niteliktedir.

E) Uzlaşmaya Konu Olabilecek Edim Türleri

Uzlaştırma, işlenen bir suçtan zarar gören mağdurun veya hakkı ihlal edilen gerçek veya tüzel kişinin, failden zararının giderilmesini istemesi ve iki tarafın özgür iradeleriyle üzerinde anlaştıkları giderim biçiminin ifa edilmesiyle uyuşmazlığın sona erdirilmesi prensibine dayanmaktadır. Bu nedenle uzlaşmada edimin konusu, fiil ile verilen zarardır. Fiilin işlenmesi sonucunda verilen zararın maddî veya manevî zarar olmasına göre edimin konusu değişebileceği gibi, tarafların anlaşacakları herhangi bir ifa yöntemi de edim olarak kararlaştırılabilir. Edim olmaksızın da tarafların anlaşması mümkündür (CMUY m. 33/2).

Uzlaştırma süreci sonunda varılan anlaşma ile taraflarca bir yahut birden çok edimin ifasının kararlaştırılması hâlinde önemli olan, edimin onarıcı adalet anlayışına hizmet edebilecek nitelikte olmasıdır. Çünkü uzlaştırmanın amacı, fail ve mağdurun birlikte hareket ederek, suçu ve yarattığı sonuçları anlayıp, değerlendirerek ortaya çıkan zararın telafisini birlikte planlamaları olanağını sağlamaktır.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde, fail ve mağdurun nasıl uzlaşmaya varabileceği belirtilmemiştir. Fail ve mağdur, suçtan ortaya çıkan maddî veya manevî zararın kısmen veya tamamen giderilmesi şartıyla bir anlaşmaya varabilir; fakat uzlaşmaya varılması için mağdura sadece bir miktar para ödenmesi şart değildir. Maddî tazmin bazen mağdurun her yönden onarılması için yeterli olmayabilir ve özellikle manevi ihtiyaçlarına cevap vermeyebilir. Bu sebeple, taraflar arasında hukuka ve ahlaka uygun olmak kaydıyla, Yönetmelikte belirtilen edimler veya bunların dışında başkaca edimler de belirlenebilir. Örneğin fail, mağdura bir miktar para ödeyebileceği gibi, eski hâlin iadesi yoluyla zararın aynen tazmini, mağdurun yanında ücretsiz çalışmak, hayır amaçlı kuruluşlara bağış yapmak gibi diğer maddî hizmetlerde bulunarak, mağdurdan özür dileyerek, özellikle hayır amaçlı kuruluşlarda olmak üzere sosyal bir kuruluşta gönüllü çalışarak, bir kamu hizmetinin görülmesine katılarak veya topluma faydalı bir birey olmasını sağlayacak bir iyileştirme ve eğitim programına katılmak gibi diğer bazı yükümlülükler altına girerek de mağdurun zararını giderebilir26. Fail tarafından mağdurun belirli bir süre istihdam edilmesi27,uyuşmazlıkla bağlantılı olan bazı yerlere girmekten failin men edilmesi, kitap okuma, kirletilen yerlerin temizletilmesi, zarar verilen eşyanın tamir edilmesi, mağdurun kendisine veya üçüncü bir kişiye işlerinde yardım etmesi, uzlaşmanın konusunu oluşturabilecek edimlere örnek olarak verilebilir.

Çocukların taraf olduğu uzlaştırmalarda, çocuğun, mağdurun zararını mutlaka bir miktar para ödeyerek gidermesi amaca uygun olmadığı gibi, çoğu zaman mümkün de değildir29. Çocuklar tarafından işlenen suçlarda uzlaştırmanın, çocuğu topluma kazandırma ve çocuğa çatışma çözme eğitimi vermede kullanılacak bir yol olma işlevi daha açık görülmektedir30. Bu nedenle çocukların, mağdurun zararını gidermek amacıyla diğer giderim yollarını kullanmasına olanak tanınmalıdır31. Bu mülâhazalarla düzenlenen Uzlaştırma Yönetmeliğinin 33. maddesine göre, taraflar uzlaştırma sonunda belli bir edim yerine getirilmeksizin (edimsiz) anlaşmaya varabilecekleri gibi (CMUY m. 33/2), bu maddede sayılan edimlerden bir veya birkaçını yahut bunların dışında belirlenen hukuka ve ahlaka uygun başka bir edimi de giderim şekli olarak kararlaştırabilirler. Yönetmelikte giderim şekilleri, örnek olarak şu şekilde düzenlenmiştir32(CMUY m. 33/1):

a) Fiilden kaynaklanan maddî veya manevî zararın tamamen yahut kısmen tazmin edilmesi veya eski hâle getirilmesi,
b) Mağdurun veya suçtan zarar görenin haklarına halef olan üçüncü kişi yahut kişilerin maddî veya manevî zararlarının tamamen veya kısmen tazmin edilmesi yahut eski hâle getirilmesi,
c) Bir kamu kurumu veya kamu yararına hizmet veren özel bir kuruluş ile yardıma muhtaç kişi yahut kişilere bağış yapmak gibi edimlerde bulunulması,
ç) Mağdur, suçtan zarar gören, bunların gösterecekleri üçüncü şahıs veya bir kamu kurumu yahut kamu yararına hizmet veren özel bir kuruluşun belirli hizmetlerinin geçici süreyle yerine getirilmesi,
d) Topluma faydalı birey olmayı sağlayacak bir programa katılımın sağlanması,
e) Mağdurdan veya suçtan zarar görenden özür dilenmesi.

I-Mağdurun Fiilden Kaynaklanan Maddî veya Manevî Zararının Tamamen yahut Kısmen Tazmin Edilmesi

Fiilden kaynaklanan zararın maddî veya manevî zarar biçiminde gerçekleşmesi olanaklıdır. Mala karşı işlenen suçlarda ortaya çıkan zarar maddi nitelikte, şahsa karşı işlenen suçlarda ise daha çok manevi nitelikte oluşmaktadır. Her iki tür zararın da para ödenmesi veya ekonomik değeri olan bir malın teslimi suretiyle karşılanması mümkündür.

Uygulamada en çok tercih edilen ifa yöntemi, zararın karşılığı olan bir miktar paranın mağdura ödenmesidir. Ödemenin bir defada yapılması veya takside bağlanması mümkündür. Mala karşı işlenen suçlarda verme borcu doğuran edimler ön plâna çıkmakta ve mağdur nezdinde kabul görmekteyken, şahsa karşı suçlarda yapma veya yapmama şeklindeki edimlerin daha fazla tercih edildiği gözlenmektedir. Örneğin hırsızlık suçlarında çoğu kez failin çalınan malların mağdura aynen iadesi yahut karşılığının nakden tazmini edim olarak kararlaştırılmaktayken, hakaret suçlarında failin mağdurdan özür dilenmesi veya failin mağdura bundan böyle saygısız davranışlardan kaçınmaya söz vermesi gibi edimler kararlaştırılabilmektedir.

Uzlaşmaya konu edimin, zarar karşılığı olarak belirlenen bir bedelin ödenmesi olarak belirlenmesi durumunda, kararlaştırılan bedelin zararı kısmen veya tamamen karşılayıp karşılamadığının Cumhuriyet savcısı veya mahkemece denetlenmesi gerekli değildir. Zarara oranla fahiş bir bedelin kararlaştırılmış bulunması hâlinde, uzlaştırmanın özgür iradeye dayanıp dayanmadığı ve hukuka uygun olup olmadığının gözden geçirilmesi gerekir (CMK m. 253/17).

Edimin, bir defada, taksitle veya irat şeklinde ödenmesi mümkündür. Tazminat yurt parası veya yabancı para cinsinden de kararlaştırılabilir.

Edim takside bağlanmışsa, uzlaşma raporunda taksit miktarları ile taksit aralıklarının kaç gün, hafta veya ay olduğunun ve ödeme günlerinin hangi tarih olacağın açıkça belirtilmelidir.

Edimin, sürekli bir gelir ödenmesi biçiminde ifa edilmesi halinde irat şeklinde tazminden söz edilir. İrat şeklindeki tazmin yönteminde mağdurun hayatı boyu veya yaşamının belirli bir dönemi boyunca belirli aralıklarla ödeme yapılması kararlaştırılır. Örneğin mağdurun öğrencilik yaşamı boyunca veya ölünceye kadar aylık bir miktar para ödenmesi kararlaştırılabilir.

Doktrinde, irat şeklinde ödemenin uzlaştırma bakımından olanaklı olup olmadığı tartışılmıştır. Çünkü edimin ifasının sonraya bırakılması durumunda Cumhuriyet savcısı veya hâkimin vereceği kamu davasının açılmasının ertelenmesi ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları 5 yıl sürelidir. CMK 253/19 ve 254/2. maddelerde “edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi” hâlleri öngörülmüştür. Bu takdirde kamu davasının açılmasının ertelenmesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları verilecektir. Dolayısıyla, kanun koyucu uzlaştırmada edimin süreklilik göstermesinin mümkün olduğunu kabul etmiş, edimin süreklilik göstermesi veya 5 yılı aşan bir süre için takside bağlanması durumunda, verilecek kararların ne olacağı konusunu düzenlememiştir. Bu durumda doktrinde iki farklı yorum olabileceği belirtilmiştir. İlkinde, erteleme veya geri bırakma kararlarındaki denetim süresinin 5 yıl yerine edim süresi gözetilerek alınması tercih edilebilir. Ancak bu yorumun, CMK m. 171/2 ve 231/5’te düzenlenen hukukî kurumların sistemini bozabileceğine dikkat çekilmiştir. Ayrıca mağdurun hayatı boyunca sürecek bir ödeme sürecinin adliye tarafından takip edilmesinin hukuken doğru olmadığı da söylenmiştir. İkinci yorum uyarınca, edimin süreklilik arzetmesi hâlinde, 5 yıl içerisinde kararlaştırıldığı gibi ifa gerçekleşmiş ise uzlaştırma bürosu Cumhuriyet savcısınca kovuşturmaya yer olmadığı kararının verilmesi ve ceza uyuşmazlığının bu şekilde son bulması gerekir. Buna karşılık, 5 yıldan sonra edimin ifasından kaçınılması durumunda, mağdurun ilâm niteliğinde olan uzlaşma tutanağına dayanarak icra yoluyla alacağını tahsil yoluna başvurması gerekir.

II- Mağdurun veya Suçtan Zarar Görenin Haklarına Halef Olan Üçüncü Kişilerin Maddî veya Manevî Zararının Tamamen yahut Kısmen Tazmin Edilmesi

Fail, mağdur veya suçtan zarar görenin haklarına halef olan üçüncü kişilerin maddî veya manevî zararını tamamen yahut kısmen tazmin ederek de edimini ifa edebilir.

Uzlaştırma Yönetmeliğinin 33. maddesinin (b) bendinde ifade edilen, “mağdurun veya suçtan zarar görenin haklarına halef olan üçüncü kişi yahut kişiler”, genellikle sigorta şirketleri olacaktır. Zarar sigortalarında sigorta tazminatını ödeyen sigortacı, sigortalıya halef olur ve sigortalının zarardan sorumlu olan kişiye karşı sahip olduğu dava ve talep haklarını kazanır (TTK m. 1472; 1481). Böylece sigortacı, sigortalının dava edebileceği her şahsı dava edebilir.

Mal ve sorumluluk sigortasında sigortacı, sigortalının uğradığı zararı tazmin eder (TTK m. 1459) ve sigorta tazminatını ödedikten sonra, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir (TTK m. 1472/1). Sigortalı, TTK m. 1472/ 1’e göre sigortacıya geçen haklarını ihlâl edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur (TTK m. 1472/2).

Örneğin mağdurun hem yaralandığı hem de otomobilinin zarar gördüğü, maddî hasarlı ve taksirli yaralamalı bir trafik kazası sebebiyle yapılan soruşturmada mağdur, kendi kasko sigortasından tazminat almadan önce faille uzlaşırsa, hem otomobilin zararını hem de yaralanması nedeniyle uğradığı zararını tazmin ettirebilir ve sigortacının müzakerelere katılması gerekmez. Bu halde mağdur (sigortalı), faili ibra etmiş olacağından, sigortacı mağdura (sigortalıya) halef olmaz ve faile rücu edemez. Mağdur ile fail, otomobile verilen zarar için de uzlaşırsa, uzlaştırma raporunun imzalanmasıyla mağdur faili ibra etmiş olur ve TTK m. 1472/2 uyarınca sigortacıya geçen haklarını ihlâl edici şekilde davranarak sigortacının faile rücu hakkını ortadan kaldırdığından, sigortacıya karşı kendisi sorumlu olur.

III- Mağdurun veya Suçtan Zarar Görenin Kendisinin yahut Haklarına Halef Olan Üçüncü Kişilerin Maddî veya Manevî Zararlarının Eski Hâle Getirilmesi

Maddi zararı giderim yöntemlerinden biri olan eski hâle getirmede, eşyada meydana gelen bozulma, yıpranma gibi eşyanın değerini azaltan fiillerin etkisinin giderilmesi amaçlanır. Kural olarak, eksilmeler giderilmiş ve eski hale dönülmüş ise artık bir zararın bulunmadığı kabul edilir.

Haksız fiil sonucu meydana gelen zarar her zaman bir mal veya eşyada fizikî bir bozulma veya eksilme şeklinde olmayacağı gibi, eski hale getirme de her zaman mal ve eşyadaki fizikî bozulmanın eski hale getirilmesi şeklinde de gerçekleşmeyebilir. Örneğin, yanıltıcı beyanlarla bir ürün hakkında tüketicilerin zihninde yanlış bir kanaat uyandırılması, bir ürünün başka bir ürünle karıştırılmasına neden olacak etiket, isim ve logo kullanılması, haksız fiile maruz kalan ürünün marka değerinde bir azalmaya ve tüketicilerin olumsuz etkilenmeleri nedeniyle haksız fiile maruz kalan ürün sahibinin zarara uğramasına neden olabilir. Bu gibi hâllerde haksız fiilinin etkilerinin ortadan kaldırılabilmesi ve meydana gelen zararın giderilebilmesi için, maddi ve manevi tazminat ve taklit ürünlerin toplatılması yetmeyebilir. Ayrıca, yanında yanıltıcı beyanların düzeltilmesi de gerekebilir. Örneğin TTK m. 56, 1/c’de haksız fiil (rekabet) nedeniyle zarara uğrayanın, haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını isteyebileceği belirtilmektedir. Buna imkân tanıyan davaya da eski hâle getirme davası denilir.

IV-Bir Kamu Kurumu veya Kamu Yararına Hizmet Veren Özel Bir Kuruluş ile Yardıma Muhtaç Kişi yahut Kişilere Bağış Yaparak Zararın Tazmini

CMK m. 253’te, mutlaka suçtan zarar görene edimin ifa edileceğine dair bir hüküm bulunmamakta, yalnızca edimin yerine getirilmesinden söz edilmektedir. (CMK m. 253/19). Üzerinde uzlaşılan edimin mağdur veya suçtan zarar görene ifa edilmesi mümkün olduğu gibi, başka bir kişi veya kişilere ifa edilmesi mümkündür. Uzlaştırmada mağdur, failden kendi lehine bir edim ifasını istemek yerine, failin suça konu eyleminin yarattığı sonuçlardan samimi pişmanlık duyması ve sosyal bir sorumluluk üstlenmesini tercih edebilir37. Onarıcı adalet anlayışı, mağdurların ihtiyaçlarının karşılanmasını amaçladığı gibi, faillerin suç teşkil eden fiillerinin sorumluluklarını üstlenmelerini de amaçlar. Bu tür edimlerde mağdurun ihtiyaç ve beklentisi, failin topluma bir yarar sağlamasıdır. Bu tür sosyal edimlerle faile, hatalarını düzeltme ve sorumluluk alma fırsatı verilerek, failin güçlenmesi sağlandığı gibi toplumdan dışlanması da önlenmiş olur.

Bağış yapılacak kişi veya kişiler üzerinde tarafların uzlaşması ve uzlaştırma raporunda bu kişilerin isimlerinin belirtilmesi gerekir. Yine bazı kurumların bağış kabul etmesinin yasak olduğu da gözetilerek, eğer bir kuruma bağış yapılacak ise bu durumun açıklığa kavuşturulması yararlı olur38. Bağışın bir miktar para şeklinde yapılması da zorunlu olmayıp, belirli bir taşınır, aşınmaz veya kullanım hakkı gibi bir değerin verilmesi yoluyla yapılması da mümkündür.

Yönetmelikte, bir kamu kurumu veya kamu yararına hizmet veren özel bir kuruluş ile yardıma muhtaç kişi yahut kişilere bağış yapılmasına imkân tanımıştır. Taraflar, yoksul, geçinmeleri için başkalarının yardımına ihtiyaç duyan kişilere bağış yapabilir. Bağış yapılan kişinin gerçekten yardıma muhtaç olup olmadığı konusunda da failin bir sorumluluğu yoktur. Çünkü taraflar edimi özgür iradeleri ile belirlemişler ve bağış yapılacak kişiyi de serbestçe kararlaştırmışlardır.

Uzlaştırma raporunda, üçüncü kişi veya kişilere bağışlanacak para miktarı veya eşyanın niteliği ile tarihi yer almalıdır. Bu açıklama, edimin ifa edilip edilmediğinin tespiti ve ondan sonra yapılacak işlemler bakımından önem taşır. Burada bağış olarak adlandırılan bir edim vardır. Çünkü failin yapıp yapmamakta özgür olduğu bir bağış söz konusu olmayıp, varılan anlaşma uyarınca yapılması zorunlu bir bağış, yani bir edim vardır. Bu edimin ifa edilmemesi halinde de CMK m. 253/19 uyarınca işlem yapılır.

Bir kamu kurumu veya kamu yararına hizmet veren özel bir kuruluş ile yardıma muhtaç kişi yahut kişilere bağış yapılması ediminin ifasının imkânsız olmaması ve ifa edilebilmesi için, uzlaştırma tutanağı düzenlenmeden önce, edimin ifa edileceği kişi veya kurumlarla görüşülerek, bu kişi veya kurumların bağış kabul edip etmeyecekleri hususunun tespiti gerekir. Aksi halde uzlaştırma raporundaki edim ifa edilemeyebilir ve bu da uzlaştırmanın başarısızlık ile sonuçlanmasına yol açabilir.

V- Mağdur, Suçtan Zarar Gören, Bunların Gösterecekleri Üçüncü Şahıs veya Bir Kamu Kurumu yahut Kamu Yararına Hizmet Veren Özel Bir Kuruluşun Belirli Hizmetlerinin Geçici Süreyle Yerine Getirilmesi  Yoluyla Zararın Tazmini

CMK’da edimin ifa şekli hususunda sınırlayıcı bir ifade yer almadığından, edimin belirli hizmetlerinin geçici süreyle yerine getirilmesi yoluyla ifa edilmesi mümkündür. Yalnızca suçtan zarar gören veya mağdurun yararına değil, onların gösterecekleri üçüncü şahıs veya bir kamu kurumu yahut kamu yararına hizmet veren özel bir kuruluşun yararına da belli bir hizmetin yerine getirilmesi mümkündür (CMUY m. 33/1-ç).

Bağış yaparak zararın tazmininden farklı olarak bu edimden akdî veya aynî bir bağış yapılmamakta, mağdur veya suçtan zarar gören kişi dışında üçüncü bir kişi veya kuruma bizzat fail tarafından hizmet verilmektedir. Bağış yaparak zararın tazmininden diğer bir fark ise, edimin kime karşı yerine getirileceği noktasındadır. Mağdura bağış yapılamazken, bu maddede belirtilen edim konusu hizmet mağdur ve suçtan zarar görene veya bunların gösterecekleri üçüncü şahsa, bir kamu kurumuna yahut kamu yararına hizmet veren özel bir kuruluşa verilir.

Bilhassa para ödeme gücü bulunmayan failler bakımından uzlaştırma hükümlerinin başarıyla uygulanabilmesi ve onarıcı adaletin amacına hizmet edebilmesi için, edimin bir hizmet ifası yöntemiyle yerine getirilmesi büyük yarar taşımaktadır.

Bu edim şekli genelde mala zarar verme suçlarında uygundur. Örneğin mağdurun zarar gören duvarının tamiri, boyanması, bahçe bakımının belli süreyle yapılması gibi hizmetler yapılabilir. Buna karşılık bazı suçlarda bu şekilde bir edimin belirlenmesi her zaman amaca uygun olmayabilir. Örneğin, kasten yaralama, hakaret ve benzeri kişiye yönelik suçlarda failin, mağdur veya suçtan zarar görenin belirli bir hizmetinde çalışması mağdur bakımından suçun yarattığı olumsuz etkilerin canlanması sonucunu doğurabilir. Ayrıca edimin bu şekilde ifa edilmesi, mağdur bakımından uğramış olduğu maddi ve manevi zararın giderilmesinden öte şahsî intikam duygularını tatmin aracı da olmamalıdır. Bazı hâllerde edimin bu şekilde ifa edilmesi yeni sorunlara da neden olabilir. Bu sebeple, uzlaştırmacı özellikle kasten yaralama veya hakaret gibi manevî zarara neden olan suçlar bakımından, mağdurun veya suçtan zarar görenin bir hizmetini yapma şeklinde bir edim belirlerken dikkatli hareket etmeli, taraflara başka yöntemlerle edimin ifa edilebileceğini hatırlatmalıdır.

Bir kamu kurumu veya kamu yararına hizmet veren özel bir kuruluş yararına da belli bir hizmetin yerine getirilmesi suretiyle de hizmet edimi ifa edilebilir. Uzlaştırmanın başarı ile sonuçlanabilmesi için bu durumda, uzlaştırmacının, yararına hizmet yapılması düşünülen kamu kurumu veya kuruluşları ile kamu yararına çalışan özel kurum yetkilileri ile görüşülerek hizmet almak isteyip istemediklerinin tespit etmesi uygun olur. Aksi hâlde uzlaştırma girişimi başarısızlıkla sonuçlanabilir.

Kamu kurum veya kuruluşları ile kamu yararına hizmet veren kuruluşların, geçici de olsa kendileri yararına hizmet yapmak isteyen kişilerin taleplerini yerine getirme mecburiyeti yoktur. Belirli hizmetlerinin geçici süreyle yerine getirilmesi yoluyla zararın tazmini, sürekli değil geçici olarak yerine getirilmesi gereken bir edimdir. Hizmetin yerine getirilmesi belirli bir zaman dilimine veya sayıya bağlanabilir. Örneğin bu edim 01.11.2017–10.11.2017 tarihleri arasında her gün sabah saat 09.00 dan 12.30’a kadar, belirlenmiş bir okulun bahçesinin temizlenmesi veya 2017-2018 öğretim yılı içinde, belirlenmiş bir okulun bahçesinin 2 ay içinde 10 defa süpürülmesi şeklinde olabilir.

VI- Topluma Faydalı Birey Olmayı Sağlayacak Bir Programa Katılarak Zararın Tazmini

Failin, kendisini topluma kazandırabilmesi amacıyla, bizzat toplum hizmetinde çalışma ve topluma faydalı birey olmasını sağlayacak toplum yararına hizmet eden programlara katılma şeklindeki edimleri kabul etmesi mümkündür. Kanunda ve yönetmelikte bu programlardan ne anlaşılması gerektiğine dair bir açıklık yok ise de, okuma yazma bilmeyen failin okuma yazma kursuna devam etmesi, alkol ve benzeri maddelerin etkisiyle işlenen suçlar bakımından bir iyileştirme programına katılması, taksirle işlenen bazı suçlarda, örneğin dikkatsiz şekilde araç kullanarak yaralanmalı trafik kazasına sebebiyet veren failin bir sürücü kursuna devam etmesi, özellikle çocuk suçlular bakımından meslek ve sanat edinmelerini sağlamak amacıyla bir eğitim kurumuna devam etmesi şeklindeki programlar bu edime örnek olarak gösterilebilir.

Topluma faydalı birey olmayı sağlayacak programlara katılmak belli bir ücreti gerektirebilir. Ödeme gücü bulunan failler bakımından bu programlara katılmak sorun teşkil etmez ise de, ödeme gücü bulunmayan kişiler ve özellikle çocuk failler bakımından bu edimin yerine getirilmesi güç görünmektedir. Bu gibi programlar kişilerin meslek ve sorumluluk sahibi bir vatandaş olmasına ve dolayısıyla suçun önlenmesine katkıda bulunacağından, sosyal devlet ve hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak ödeme gücü bulunmayan faillerin ve özellikle de çocukların bu tür programlara katılma ücretinin devlet tarafından karşılanması uygun olacaktır.

Bu tür bir edim belirlenmeden önce, edimin ifa edilmesine elverişli kurum ve kuruluşların bulunup bulunmadığı, failin bu programlara katılma imkânının mevcut olup olmadığı araştırılmalıdır. Hizmet ediminde olduğu gibi bu edimin yerine getirilip getirilmediği de takip edilmelidir.

VII- Mağdur veya Suçtan Zarar Görenden Özür Dilenmesi Yoluyla Zararın Tazmini

Özür dileme şeklindeki edimlerde fail, mağdura verdiği zarar ve işlediği haksızlıktan doğan sorumluluğu üstlenerek, pişmanlık ve utanma duyduğunu mağdura ifade eder ve ileride bir daha aynı hatayı tekrarlamayacağını söyleyerek yaptığı yanlıştan ötürü bağışlanmasını ister.

Maddî zarara neden olan suçlar bakımından, tarafların anlaşması koşuluyla özür dilemek suretiyle bu edimin yerine getirilmesi mümkün ise de, özür daha ziyade hakaret gibi manevi bir zarara neden olan suçlarda uygulanma yeteneğine sahiptir ve maddî bir edimden daha çok mağdurun tatmin edilmesini sağlamaya elverişlidir. Mağdur veya suçtan zarar görenden özür dilenmesi, birçok ceza uzlaştırmasında yararlı olabilecek ve mağdurun tatmin olmasını sağlayabilecek bir seçenek olup, sosyal gerçekliğe de uygundur42. Mevzuatta, özür dileme biçimindeki giderim şekillerine rastlamak mümkündür. Örneğin, 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’un, “Uyarı, Para Cezası, Durdurma ve İptal” başlıklı 33. maddesinde özür dileme, yaptırımlar arasında özel olarak sayılmıştır. Buna göre Üst Kurul, öngördüğü yükümlülükleri yerine getirmeyen, izin şartlarını ihlal eden, yayın ilkelerine ve bu Kanunda belirtilen diğer esaslara aykırı yayın yapan özel radyo ve televizyon kuruluşlarını uyarır veya aynı yayın kuşağında açık şekilde özür dilemesini ister. Bu talebe uyulmaması veya aykırılığın tekrarı hâlinde ihlâle konu olan programın yayını, bir ilâ oniki kez arasında durdurulur.

Özür dilemenin mutlaka “özür diliyorum” şeklinde ifade edilmesi gerekli değildir. “Yanlış yaptım, beni bağışlamanızı istiyorum”, “kusurlu olduğumu kabul ediyorum, bir daha böyle bir şey yapmayacağım, beni hoşgörün” ve benzeri şekildeki pişmanlığını dile getiren sözlerle özrün ifade edilmesinin mümkün olduğu gibi özür mektubu gibi yollarla ifade edilmesi de mümkündür. Özür, ancak failin şahsen yerine getirebileceği bir edim olduğundan, başkasının fail adına özür dilemesi bu edimin konusu olamaz.

Özrün mutlaka sözlü olarak dilenmesi gerekli değildir, yazılı olarak da özür dilenebilir. Ancak ileride bir sorunla karşılaşmamak için özrün ne şekilde ve hangi sözcüklerle ifade dileceğinin uzlaştırma raporunda yazılmasında yarar vardır.

Eğer uzlaşma görüşmeleri sırasında özür dilenmiş ise, edim yerine getirilmiş demektir. Uzlaştırma raporunda edimin özür dileme şeklinde yerine getirildiği yazılıp rapor uzlaştırma bürosuna sunulmalıdır.

Bazen de özür dilenmesi bir edim olarak uzlaştırma raporunda yer alabilir ve bu özür dilenmesi sonraki bir tarihe bırakılabilir. Özellikle basın yoluyla yapılan hakaretlerde özrün aynı şekilde yapılması kararlaştırılan hâllerde veya işyeri gibi bir topluluk önünde yapılan hakaretlerde özrün de bir topluluk önünde yapılması kararlaştırılan durumlarda özür dilenmesinin sonraya bırakılması mümkündür. İşte bu gibi durumlarda özür dilenmesi suretiyle edimin ifa edilmesi üzerine, Cumhuriyet savcısı uzlaştırma hükümlerine göre kamu davası açılmasına yer olmadığına, hâkim de kamu davasının düşmesine karar verir. Uzlaştırmacının görevi, uzlaştırma raporunun düzenlenerek büroya sunmakla sona ereceğinden, konusu maddi bir edim olmayan diğer edimlerde olduğu gibi bu edimin yerine getirilip getirilmediği veya uzlaştırma raporuna uygun bir şekilde ifa edilip edilmediği de uzlaştırma bürosunca tespit edilmelidir.

F) Edimin Fail Yararına Üçüncü Kişi Tarafından Yerine Getirilmesi

Tarafların uzlaştırma müzakereleri sonunda vardıkları anlaşmanın konusunu oluşturan edim veya edimler,failce şahsen ifası zorunlu olan nitelikte değilse ve açıkça yasaklanmamışsa, fail yararına üçüncü bir kişi tarafından da yerine getirilebilir. Ancak edim şahsî bir edim olup bunun bizzat fail tarafından yerine getirilmesi gerekiyor veya ortada maddî bir edim söz konusu olup da bu edimin fail yararına üçüncü bir kişi tarafından yerine getirilmesi açıkça yasaklanmış ise, artık o edimin fail üçüncü bir kişi tarafından yerine getirilmesi mümkün değildir. Örneğin failin mağdurdan özür dilemesi bizzat yapılması gereken bir edim olup, başka bir kimsenin fail yararına mağdurdan özür dilemesi hâlinde edim yerine getirilmemiş olur.

Üzerinde anlaşmaya varılan edim maddî nitelikte ve bunun fail yararına üçüncü kişi tarafından yerine getirilmesi yasaklanmamışsa, edimin fail yararına üçüncü kişi tarafından yerine getirilmesi mümkündür. Mevzuatta, uzlaştırmaya konu edimin, fail yararına üçüncü kişi tarafından yerine getirilmesini yasaklayan bir hükme yer verilmemiştir.

Özellikle maddî nitelikteki zararların telâfisi amacıyla taraflarca belirlenen para ediminin, ekonomik durumu müsait olmayan fail yararına failin yakınlarınca yerine getirilmesi mümkündür. Üçüncü kişi, taraflarca kararlaştırılan ve fail yararına üstlendiği edimi yerine getirmezse, fail edimin yerine getirilmemesinin sonuçlarından sorumlu olur.

G) Edimin Yerine Getirilmesinin Takibi ve Yerine Getirilmemesinin Sonuçları

Soruşturma evresinde, edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik göstermesi sebebiyle şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verildiğinde, edimin yerine getirilip getirilmediğinin takibi uzlaştırma bürosu tarafından yapılır (CMUY m. 20/2). Kovuşturma evresinde bu görev infaz savcılığına aittir.

Taraflarca kararlaştırılan edimin yerine getirilmiş veya getirilmemiş olması, farklı hukukî sonuçlara bağlanmıştır. Bu nedenle edimin yerine getirildiğinin belgelenmesi bilhassa fail bakımından önem taşır. Fail tarafından bizzat veya onun adına üçüncü bir kişi tarafından edimin yerine getirildiği, edimin niteliğine uygun düşecek bir belge ile örneğin tanzim edilecek bir makbuz, banka dekontu, âdi yazılı bir makbuzla belgelenmeli ve bu belge geciktirilmeksizin fail tarafından uzlaştırma bürosuna ibraz edilmeli yahut ibraz edilmesi sağlanmalıdır.

Uygulamada konusu para olan edimler, çoğunlukla uzlaşmanın sağlandığı an veya uzlaştırma raporunun tanzimi anında defaten ve elden ifa edilmektedir. Edimin defaten ifa edilmesi hâlinde, bu ifa uzlaştırma raporuna yazılacağından, artık edimin ifa edilmemesi söz konusu olmayacaktır.

Edimin yerine getirilmemesi, ancak edimin taksite bağlanması, ileriki bir tarihe bırakılması veya süreklilik arz etmesi hallerinde söz konusu olacaktır. Ancak kimi zaman konusu para veya para ile ölçülebilir bir şeyin verilmesi gibi edimler taraflarca vadeye veya takside bağlanmakta, aynı zamanda konusu bir şeyi yapma, yapmama, eski hale getirme, hizmet görme veya bir programa dâhil olmak gibi edimlerde olduğu gibi edimin yerine getirilmesi ileri bir tarihe bırakılmakta ve zamana yayılmaktadır. Bu gibi durumlarda, uzlaşmanın sağlandığı veya uzlaştırma raporunun (uzlaşma belgesinin) tanzim edildiği tarihte edim henüz yerine getirilmemiş bulunmaktadır.

Soruşturma evresinde kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi (şüpheli tarafından borçlanılan edimin süresinde, kısmen dahi ifa edilmemesi) hâlinde, hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilen şüphelinin kasıtlı bir suç işlemiş olması aranmaksızın, kamu davası açılır (CMK m. 253/19; CMUY m. 20/4).

Kovuşturma evresinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi (sanık tarafından borçlanılan edimin süresinde, kısmen dahi ifa edilmemesi) hâlinde, mahkeme tarafından CMK m.231/11’deki şartlar aranmaksızın hüküm açıklanır (CMK m.254/2; CMUY m.27/4).

Edimin yerine getirilmemesi halinde mağdurun veya suçtan zarar görenin artık zararın tazminini sağlamak için bir tazminat davası açamayacağını baştan bilerek hareket etmesi önemlidir. Edimin ifa edilmemesi hâlinde uzlaştırma raporu, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38. maddesinde yazılı ilâm mahiyetini haiz belgelerden sayılır (CMK m.253/9; CMUY m.20/5; 27/5). Böylece uzlaştırma raporu veya uzlaştırma belgesi ilâmlı icraya konu olabilir ve edim alacaklısı (mağdur) ilâmlı icra yoluyla failden edim alacağını talep edebilir. Bu nedenle, elinde ilâm niteliğinde belge olan edim alacaklısının, edimin ifasını sağlamak için faile karşı ayrıca bir dava açması veya ilâmsız icra yoluyla takip yapmasında hukukî yararı (HMK m. 114) yoktur.

Küçük adına kararlaştırılan edim, özür dilemek gibi küçüğün şahsen yerine getireceği bir edim değilse, kanunî temsilci tarafından yerine getirilmelidir. Tam ehliyetsizler ile sınırlı ehliyetsizlerin kendilerinin değil kanunî temsilcilerinin uzlaşmaya yetkili olduğu dikkate alındığında (TMK m. 16), uzlaştırma raporunda imzası olan kanunî temsilci edimi yerine getirilmez ise, bundan küçük veya kısıtlı sorumlu tutulacaktır. Çocuk, borçlarından ana ve babanın çocuk malları üzerindeki haklarına bakılmaksızın kendi malvarlığı ile sorumludur (TMK m. 343/2).

Vasi, vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının kişiliği ve malvarlığı ile ilgili bütün menfaatlerini korumak ve hukukî işlemlerde onu temsil etmekle yükümlüdür (TMK m. 403).Ayırt etme gücüne sahip olan vesayet altındaki kişi, vasinin açık veya örtülü izni veya sonraki onamasıyla yükümlülük altına girebilir veya bir haktan vazgeçebilir (TMK m. 451/1).

Diğer yandan, acele hâllerde vasinin geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere, dava açma, sulh olma, tahkim ve konkordato yapılması vesayet makamının izni gerektirdiğinden (TMK m. 462/8), vasinin kısıtlı adına kabul ettiği uzlaştırma raporundaki edimin vesayet makamı tarafından onaylanması da gerekir44. Kamu vesayetini yürüten vesayet daireleri, vesayet makamı olan sulh hukuk mahkemesi ve denetim makamı olan asliye hukuk mahkemesidir (TMK m. 397/2). Vesayet işlerinde yetki ise, küçüğün veya kısıtlının yerleşim yerindeki45 vesayet dairelerine aittir (TMK m. 411). Dolayısıyla, uzlaştırma raporundaki edimi onaylayacak görevli ve yetkili mahkeme de, küçüğün veya kısıtlının yerleşim yerindeki sulh hukuk mahkemesi olmaktadır. Kanunî temsilci ile temsil olunan arasında bir menfaat çatışması varsa kayyım atanır (TMK m. 426) ve yetkiler kayyım tarafından kullanılır.
A)Uzlaştırma Raporunun Hazırlanması

Uzlaştırma işlemleri sonuçlandırıldığında uzlaştırmacı tarafından düzenlenen rapora uzlaştırma raporu denir (CMUY m. 4, 1/m). Uzlaştırma müzakereleri olumlu veya olumsuz olarak sonuçlandığında, uzlaştırmacı bir uzlaştırma raporu (uzlaştırma tutanağı) hazırlamalı ve raporu taraflara imzalatmalıdır (CMUY m. 31/5). Uzlaştırma raporunun istinabe suretiyle imzalatılması gereken hâllerde, rapor tarafın bulunduğu yer Cumhuriyet başsavcılığı istinabe bürosu aracılığıyla imzalatılır (CMUY m. 31/ 6).

Uzlaştırma müzakeresi, tarafların suç nedeniyle ortaya çıkan zararın telâfisi konusunda anlaşmasıyla sona erer. Uzlaştırmacı, ortak veya özel toplantıda anlaşılan hususları rapor hâline getirmeden önce taraflara;

• Süreci topluca gözden geçirmeleri,
• Cevapsız soru kalıp kalmadığını düşünmeleri,
• Unuttukları bir konu olup olmadığının düşünmeleri,
• Varılan sonucun isteklerinin karşılanıp karşılanmadığını değerlendirmeleri için fırsat vermeli, gerektiğinde avukatlarına danışmak üzere zaman tanımalıdır.

Özellikle zorlu geçen müzakereden sonra tanınan bu soğuma (cooling) süresi tarafların, uzlaştırmacının hazırlayacağı raporu tereddütsüz imzalamalarına yardımcı olur. Uzlaştırma raporu imzalandıktan sonra, tarafları ulaştıkları sonuç nedeniyle tebrik etmek önemlidir. Müzakerenin soğutma ve tebrik ile tamamlanması, tarafların varılan anlaşmaya uyma eğilimini kuvvetlendirir.
Uzlaştırma müzakereleri sonunda uzlaştırmacı, uzlaştırma işlemlerinin sonuçlandırıldığı tarihten itibaren, Yönetmeliğin 3 no’lu ekinde yer alan Uzlaştırma Raporu Örneğine uygun bir rapor hazırlamalıdır. Raporda, tarafların edimleri ayrı ayrı, şüphe ve tereddüte yer vermeyecek ve mümkünse sıra numarası içerecek şekilde yazılmalı, zorunlu olmadıkça karmaşık hukukî terimlerin kullanılmasından kaçınılmalıdır. Taraflar, ek açıklamalar olmadan Uzlaştırma Raporunun içeriğini anlayabilmelidir. Uzlaştırma Raporu, adlî makamlarca da doğru anlaşılabilmelidir. Tarafların kendilerini ifade ediş biçimleri metne yansıtılmalıdır.

Uzlaştırma Raporunda bilhassa şu hususlara dikkat edilmelidir:
1-Suça konu eylemin yarattığı zarar ile edim arasında orantı olmalıdır.
2-Edim failin, sosyal, kültürel, ekonomik ve fizikî özellikleri dikkate alınarak belirlenmelidir.
3- Edimin amacı, suç nedeniyle ortaya çıkan zararın telafisine yönelik olmalıdır.
4-Uzlaştırmaya konu edim, mümkün olan en kısa sürede yerine getirilmelidir.
5-Uzlaştırmacı tüm süreç boyunca tarafsızlığını korumalı ve tarafları uzlaşmaya varmaya teşvik edip cesaretlendirmeli ancak buna zorlamamalıdır.

Tüm bunlara dikkat edilmemesi, tarafların süreci ve alınan kararları veya verilen taahhütleri sahiplenmemeleri edimin ifasını olanaksız hâle getirebilir.

Uzlaştırmacı, taraf sayısından bir fazla olarak hazırladığı uzlaştırma raporunu, kendisine verilen belge örnekleri ve varsa yapmış olduğu masrafları gösteren belge, gider pusulası veya rayice uygun yazılı beyanı UYAP’ta düzenlenecek tutanak ile uzlaştırma bürosuna teslim etmelidir (CMK m. 253/15, 253/24, CMUY m. 18/1, 25/1).

Uzlaşmanın gerçekleşmesi hâlinde, tarafların imzalarını da içeren raporda, ne suretle uzlaşıldığı ayrıntılı biçimde açıklanır. Edimin konusu para ise, yurt parası veya yabancı para cinsinden kararlaştırılabilir. Ayrıca edimin vadesinde ifa edilmemi halinde cezai şart öngörülebilir.

Ancak uzlaştırma müzakereleri sırasında suçun işlenmesine ilişkin olarak yapılan açıklamalara raporda yer verilmez (CMK m. 253/15, CMUY m. 18/2, 25/ 2). Rapor, icra edilebilecek bir eda emri içermesi hâlinde, kararlaştırılan edim gönüllü olarak yerine getirilmezse daha sonra ilâmlı icraya konu olabileceğinden, uzlaştırma sürecini doğru ve eksiksiz bir şekilde belgelemelidir. Rapor ile birlikte, uzlaştırmacıya önceden verilmiş olan soruşturma dosyasındaki belge örnekleri uzlaştırma bürosuna teslim edilir.

Uzlaştırma sonunda taraflar anlaşmaya varırsa, uzlaşma konusu, yeri, tarihi, karşılıklı yerine getirilmesi gereken hususlar tereddüde yer vermeyecek şekilde raporda belirtilmeli ve rapor fail, mağdur, varsa avukatları, kanunî temsilcileri ve uzlaştırmacı tarafından imzalanmalıdır. Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremeyeceklerinden (TMK m. 16/ 1), uzlaştırma raporunda küçüğün ve kısıtlının değil, kanunî temsilcinin imzası olmalıdır. Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlıların elde ettiği karşılıksız kazanma ve kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları kullanmada kanunî temsilcinin rızası gerekli olmadığından, uzlaşma sonucunda karşılıksız kazanma sağlayan küçük ve kısıtlı, uzlaştırma raporunu bizzat imzalayabilir.

Taraflar uzlaştırma müzakerelerinde avukatla temsil ediliyorsa, avukatın uzlaştırma raporunu müvekkili ile birlikte imzalaması mümkün olduğu gibi, uzlaştırma raporunun ilâm niteliğinde belge gücünü kazanabilmesi için (Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından onaylanması koşuluyla) asilin tek başına imzalaması da yeterlidir. Ancak asil uzlaştırma raporunu imzalamamışsa, vekâletnamesinde özel yetkisi olmak kaydıyla avukatın raporu imzalaması yeterlidir. Uzlaştırma müzakerelerine tarafın bizzat katılması onarıcı adalet felsefesi bakımından gerekli ve tavsiye edilen bir durum olmakla birlikte, yasal bir zorunluluk değildir. Uzlaştırma müzakerelerine tarafların yerine vekil veya müdafi katılabilir ve vekâletnamesinde özel yetkisi (HMK m. 74) varsa uzlaştırma raporunu imzalayabilir.

Uzlaştırmanın başarısız olması hâlinde, bunun nedenleri raporda kısaca belirtilmelidir. Ancak gizlilik ilkesi gereği uzlaştırmacının raporunda, müzakerelerin içeriği, müzakerelerde yapılan beyan ve açıklamalar ve tarafların davranışları hakkında kesinlikle bilgi verilmemelidir48 (CMUY m. 18/2, 25/ 2).


Uzlaştırma bürosu soruşturma dosyasını, uzlaştırma raporu ve varsa yazılı anlaşmayı uzlaştırma bürosundan sorumlu Cumhuriyet savcısına gecikmeksizin sunar. Çünkü uzlaştırma süreci sonunda soruşturma dosyaları, uzlaştırma bürosunda görevli Cumhuriyet savcıları tarafından sonuçlandırılır (CMK m. 253/15, 253/24; CMUY m. 18/3).

Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi (ECOSOC) tarafından kabul edilen Onarıcı Adalet Programlarının Ceza Konularında Kullanılmasına İlişkin Temel İlkelerin 7. maddesine göre onarıcı süreçlerde anlaşmaya gönüllü olarak varılmalı ve bu anlaşma sadece makul ve suçun ağırlığıyla orantılı yükümlülükler içermelidir.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Ceza Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Hakkındaki R (99) 19 Sayılı Tavsiye Kararının Ekinde Öngörülen İlkelerin 31. maddesine göre anlaşmalar, taraflarca gönüllü olarak yapılmalıdır. Anlaşmalar, sadece makul ve orantılı yükümlülükler içermelidir.

Buna göre Cumhuriyet savcısı, kendisine sunulan uzlaştırma raporunu, gerekli unsurların bulunup bulunmadığı hususunda incelemelidir. Uzlaştırma bürosunda görevli Cumhuriyet savcısı, uzlaşmanın, tarafların özgür iradelerine dayandığını, edimin makul, hukuka, ahlâka ve ölçülülük ilkesine uygun olduğunu ve ifâsının imkânsız olmadığını belirlerse (bu yönde kanaat sahibi olursa), raporu veya belgeyi mühür ve imza altına alarak onaylar, ardından soruşturma dosyasında muhafaza eder (CMK m. 253/17; CMUY m. 18/4).

Görüldüğü gibi mevzuatta Cumhuriyet savcısı veya hâkime, uzlaşmanın tarafların özgür iradelerine dayandığını ve edimin hukuka uygun olduğunu belirlemesi hâlinde raporu veya belgeyi mühür ve imza altına alarak soruşturma dosyasında muhafaza etmek görevi verilmiştir (CMK m. 253/ 17, CMUY m. 18/4, 24/4). Böylece Cumhuriyet savcısı ve hâkime, uzlaşmanın tarafların özgür iradelerine dayandığı ve edimin hukuka uygun olduğunu denetleme görevi verilmiştir. Bu denetim sonucu uzlaştırma bürosunda görevli Cumhuriyet savcısı veya kovuşturma evresinde hâkim, uzlaşmanın tarafların özgür iradelerine dayanmadığı yahut edimin hukuka ve ahlaka uygun olmadığını tespit ederse, uzlaştırma raporu veya belgesini onaylamaz ve onaylamama gerekçesini rapora yazar.

Edimin özgür iradeye dayanmaması nedeniyle hâkim veya Cumhuriyet savcısının raporu onaylamaması durumunda, noksanlığın tamamlanması için tekrar süre vererek raporun uzlaştırmacıya iade edilmesi mümkün değildir. Buna karşılık uzlaştırma bürosunda görevli Cumhuriyet savcısı uzlaştırma raporunu onaylamayı, tarafların özgür iradesine dayanmaması sebebiyle değil de, edimin hukuka ve ahlaka uygun olmaması veya raporun ilâmlı icraya dayanak belge niteliğinde olduğunu göz önüne alarak, raporda düzeltilmesi mümkün olan şekle ilişkin bir eksiklik (örneğin basit yazı veya hesap hataları, maddî hatalar gibi) yahut edimin ölçülü olmaması gibi bir sebeple reddetmesi hâlinde uzlaşma gerçekleşmemiş sayılmamalı ve taraflara bu şekil eksikliğinin giderilmesi için kısa bir süre verilmelidir. Böylece, şeklî bir eksiklik yüzünden uzlaşmanın gerçekleşmemiş sayılması tehlikesi ortadan kalkacaktır. Uzlaştırma raporunda açık olmayan, edimin ifası konusunda belirsizlik ve şüphe içeren hususların taraflarca düzeltilmesi ve eksikliklerin giderilmesinden sonra, raporun uzlaştırma bürosunda görevli Cumhuriyet savcısı tarafından onaylanmasına bir engel kalmayacaktır50. Nitekim Yönetmelikte, edimin hukuka ve ahlaka uygun olmaması nedeniyle uzlaştırma bürosunda görevli Cumhuriyet savcısının uzlaştırma raporunu onaylamaması durumunda, Yönetmeliğin 17. maddesindeki süreye uyulması koşuluyla edimin değiştirilmesini uzlaştırmacıdan isteyebileceği belirtilmiştir (CMUY m. 18/5).

Uzlaştırma bürosunda görevli Cumhuriyet savcısı (veya kovuşturma aşamasında mahkeme) her şeyden önce, uzlaştırma sürecinin usûlüne uygun ve tarafların özgür iradesiyle gerçekleştiğinden emin olmalıdır. Uzlaştırma sürecinde tarafların iradesi cebir veya tehdit ile sakatlanmışsa, taraflar özgür iradeleriyle hareket edememişse veya zarar uzlaşmaya uygun olarak giderilmemişse kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmemeli ve kamu davası açılması için iddianame düzenlenmelidir51. Örneğin şüpheli veya sanığın küçük yahut akıl hastası olması hâlinde “özgür irade” koşulu daha da önem kazanır. İsnad yeteneği olmayan kişilerin özgür iradesinden söz edilemeyeceğinden uzlaştırmaya başvurulmaması gerekir. Bu bağlamda oniki yaşını doldurmamış çocukların ceza sorumluğu olmadığından (TCK m. 31/1) veya tam akıl hastalarının isnad yeteneği bulunmadığından uzlaştırmaya katılması mümkün değildir. Nitekim Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin R (99) 19 sayılı tavsiye kararına göre, arabuluculuğun taraflarından biri, yaş küçüklüğü veya akıl hastalığı gibi bir nedenle isnad yeteneğine sahip değilse veya benzer bir sebeple arabuluculuğun etki ve sonucunu anlama yeteneği yoksa, özgür irade beyan edemeyecek olan bu taraf arabuluculuğa katılmamalıdır52.

Bundan sonra uzlaştırma bürosunda görevli Cumhuriyet savcısı, uzlaşma sonunda kararlaştırılan edimin hukuka ve ahlâka uygun, makul ve suçun ağırlığıyla orantılı olmasını gözetmelidir53. Ancak uzlaştırma bürosunda görevli Cumhuriyet savcısının (veya kovuşturma aşamasında mahkemenin) uzlaştırma süreci ve sonucu hakkındaki bu denetimi, sayılan hususlarla sınırlı olup, söz konusu denetiminin kapsamını, kararlaştırılan edimin miktar veya türünü de içerecek şekilde teşmil etmeye imkân yoktur54. Uzlaştırma bürosunda görevli Cumhuriyet savcısının (veya kovuşturma aşamasında mahkemenin), kendisine ibraz edilen uzlaştırma raporunu onaylaması, sadece uzlaştırma raporunun kesinleştiğini tespit eden bir şerh niteliğinde olmayıp, aynı zamanda uzlaştırma raporunun usule, şekle ve kamu düzenine uygunluğu bakımından rapora geçerlilik veren ve uzlaştırma raporunu “icra kabiliyetini haiz ilâm niteliğinde bir belge” hâline getiren adlî bir işlemdir. Uzlaştırma raporu, ancak Cumhuriyet savcısının (veya kovuşturma aşamasında mahkemenin) bu onayından sonra, İcra ve İflâs Kanunu’nun 38. maddesi anlamında ilâm niteliğindeki belge vasfını kazanabilir (CMK m. 253/19).

Uzlaştırma raporunun Cumhuriyet savcısı tarafından onaylanması veya onaylanmaması işlemine karşı gidilebilecek bir kanun yolu yoktur. Uzlaştırma raporunun onaylanması hâlinde, soruşturma veya kovuşturma evresinde verilecek nihaî kararın türüne göre, bu karara karşı kanun yoluna gidilebilecektir. Uzlaştırma raporunun onaylanmaması hâlinde ise, soruşturmaya veya kovuşturmaya devam edileceğinden, soruşturma veya kovuşturma sonunda verilecek kararlara karşı ilgili kanun yollarına başvurulabilecektir.

Kovuşturma evresinde uzlaştırmacı, hazırladığı uzlaştırma raporunu, kendisine verilen belge örneklerini ve varsa yapmış olduğu masrafları gösteren belge, gider pusulası veya rayice uygun yazılı beyanı UYAP’ta düzenlenecek tutanak ile uzlaştırma bürosuna teslim eder (CMUY m. 25/1).

Uzlaşmanın tarafların özgür iradelerine dayandığını ve edimin hukuka ve ahlaka uygun olduğunu denetleme görevi kovuşturma evresinde (uzlaştırma bürosunda görevli Cumhuriyet savcısına değil) mahkemeye aittir. Bu koşullar varsa mahkeme, raporu mühür ve imza altına alarak kovuşturma dosyasında muhafaza eder (CMUY m. 25/4).

Kovuşturma evresindeki dava dosyalarında, suçun uzlaştırma kapsamına girdiğini ve uzlaştırma hükümlerinin hangi sanık ile mağdur arasında uygulanması gerektiğini değerlendiren, bu kapsamda uzlaştırma hükümlerinin uygulanması amacıyla kovuşturma dosyasını CMK m. 254 uyarınca uzlaştırma bürosuna gönderen mahkeme, uzlaştırma süreci sonunda hazırlanan uzlaştırma raporuna göre hüküm tesis eden mahkemedir. Bu noktada, uzlaştırma süreci sonunda tanzim edilen uzlaştırma raporu, mahkeme hükmünün dayanağını oluşturmaktadır.

Mahkeme, uzlaştırma raporu veya belgesini, uzlaşmanın tarafların özgür iradelerine dayanmaması, edimin hukuka ve ahlaka uygun olmaması nedeniyle onaylamadığı takdirde gerekçesini rapora yazar. Mahkeme, edimin hukuka ve ahlâka uygun olmaması nedeniyle raporu onaylamazsa, Yönetmeliğin 24. maddesindeki uzlaştırma süresine (30 gün ve uzatıldığı takdirde 20 gün) uyulması koşuluyla, edimin değiştirilmesi için dosyayı uzlaştırma bürosuna geri gönderebilir (CMUY m. 25/5).

B) Uzlaşma Belgesinin Hazırlanması

Şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görenin, uzlaştırmacı görevlendirilmeden önce veya uzlaşma teklifinin reddedilmesinden sonra, uzlaştırmacının yardımı olmadan kendilerinin müzakere ederek anlaşmaya varmaları (harici uzlaşma) durumunda, müzakereler sonunda aralarında düzenledikleri anlaşma belgesine Ceza Muhakemesi Kanununda “uzlaşma belgesi” denilmiştir (CMK m. 253/19, CMUY m. 4, 1/n). Uzlaşan taraflar, niteliğine uygun düştüğü ölçüde, Yönetmeliğin ekinde yer alan Ek-3 sayılı Uzlaştırma Raporu Örneğine uygun bir uzlaşma belgesi düzenlemelidirler. Cumhuriyet savcısı, bu belgeyi 18. maddenin dördüncü ve beşinci fıkralarında belirtilen kıstaslara göre inceler ve değerlendirir (CMUY m. 19). Takibi şikâyete bağlı suçlarda, mağdur veya suçtan zarar görenin şüpheli ile anlaşarak şikâyetinden vazgeçmesi hâlinde bu belgenin düzenlenmesi gerekmez.

Uzlaşma gerçekleştikten ve uzlaştırma raporu veya uzlaşma belgesi imzalandıktan sonra tarafların uzlaşmadan vazgeçmesi (cayması) mümkün değildir. Bu nedenle, Cumhuriyet savcısı tarafından uzlaştırma raporu onaylanıp mühürlendikten sonra mağdurun uzlaşma konusu edimin yerine getirilmesini kabul etmemesi hâlinde dahi şüpheli, kendisine yüklenen edimi, uzlaştırma raporunda belirtildiği şekilde yerine getirerek sorumluluktan kurtulur. Ancak edim, bizzat mağdura tazminat ödenmesi şeklindeyse ve mağdur ifayı kabulden imtina ederse, alacaklı temerrüdüne düşmüş olacağından şüpheli, hasar ve gideri mağdura ait olmak üzere sulh hukuk mahkemesinden (HMK m. 382, 2/d-3; 383) tevdi yeri tayinini isteyebilir, belirlenen tevdi mahalline yapılan ödeme geçerli kabul edilir ve şüpheli borcundan kurtulur (TBK m. 107). Bu şekilde yapılmış bir ödemeyle de uzlaşma sağlanmış ve edim yerine getirilmiş sayılacağından, Cumhuriyet savcısı “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı vermelidir.
UZLAŞTIRMA RAPORU ÖRNEKLERİ