A) Uzlaşma Teklifinde Bulunulması
I- Tarafların Fiil Ehliyetine Sahip Olması
Soruşturma evresinde, soruşturma konusu suçun uzlaştırmaya tâbi olması ve kamu davası açılması için yeterli şüphenin bulunması hâlinde, Cumhuriyet savcısı soruşturma dosyasını uzlaştırma bürosuna gönderir. Uzlaştırma bürosu tarafından Cumhuriyet savcısının onayı ile görevlendirilen uzlaştırmacı, şüpheli (kovuşturma aşamasında sanık) ile mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunur (CMK m. 253/4, CMUY m. 7, 10; 29).
Uzlaştırma bürosu tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı tarafından yapılacak uzlaştırma teklifi, Yönetmelik ekinde bulunan Ek-4 sayılı, uzlaşmanın mahiyeti ile uzlaşmayı kabul veya reddetmenin hukukî sonuçlarının bulunduğu Uzlaşma Teklif Formunda yer alan bilgilerin açıklanması ve teklif formunun hazır bulunan ilgiliye imzalatılarak verilmesi suretiyle yapılır. Uzlaştırmacı tarafından bilgilendirme (aydınlatma) yükümlülüğünün yerine getirildiğine ve uzlaşma teklifinde bulunulduğuna ilişkin formun imzalı örneği uzlaştırma evrakı içine konulur (CMUY m. 29/5).
Adlî kolluk, kendisi uzlaştırma teklif edemeyeceği gibi, uzlaştırma yapamaz ve uzlaştırmacı da atayamaz. Bu işlemler, uzlaştırma bürosu tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı tarafından yapılır (CMK m. 253/4). Ayrıca, suça sürüklenen çocuklar hakkındaki soruşturma çocuk bürosunda görevli Cumhuriyet savcısı tarafından bizzat yapılacağından, çocuklara yönelik uzlaşma teklifini de kolluk veya Cumhuriyet savcısı değil (ÇKK m. 15/1), uzlaştırma bürosu tarafından görevlendirilen eğitimli uzlaştırmacı yapmalıdır. “Soruşturma ve kovuşturma sürecinde çocuğun durumuna uygun özel ihtimam gösterilmesi” ilkesi gereği (ÇKK m. 4/g), kanunî temsilciye yapılacak uzlaşma teklifi sırasında çocuk, sosyal çalışma görevlisinden destek alabilir (ÇKK m. 15/2).
Gerek uzlaştırma teklifinin kabul veya reddine gerek uzlaşmaya dair verilecek kararın şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hak olması sebebiyle, teklifin şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görene bizzat yapılması uygun olur; fakat cevabın, müdafi veya vekil aracılığıyla iletilmesinde bir sakınca yoktur. (CMK 253/4)
Müştekinin veya suçtan zarar görenin özel hukuk tüzel kişisi olması hâlinde, vekâletnamesinde özel yetkisi var ise, özel hukuk tüzel kişisinin vekiline de uzlaşma teklifinde bulunulabilir (CMUY m. 29/2).
Uzlaşma teklif edilecek şüpheli, kısıtlanması gereken bir kişi olabilir. Bu halde, uzlaşma teklif edilecek kişilerin ayırt etme gücüne sahip olup olmadıkları, uzlaştırma bürosunda görevli Cumhuriyet savcısı ve görevlendirilen uzlaştırmacı tarafından araştırıldıktan sonra uzlaşma teklifinin muhatabı belirleneceğinden (CMUY m. 29/1), TMK m. 403 vd. uyarınca şüpheliye öncelikle vasi atanması gerekir. Vesayeti gerektiren hâller (örneğin TMK m. 406’da sayılan savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim) içinde olup da bu durumun bilinmemesi nedeniyle hakkında vesayet veya kısıtlılık kararı verilmemiş kişiler için, öncelikle vesayet makamı olan sulh hukuk mahkemesine bildirimde bulunulmalı (TMK m. 405; 409 vd.), şüpheli vesayet altına alınırsa vasisine, vesayet altına alınmasına gerek görülmez ise kendisine uzlaşma teklifi yapılmalıdır.
II- Tarafların Fiil Ehliyetine Sahip Olmaması
Uzlaştırmacı; şüpheli, sanık, katılan, mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunur. Şüpheli, sanık, katılan, mağdur veya suçtan zarar görenin reşit olmaması (TMK m. 11) yahut kısıtlı olması hâli ile mağdur veya suçtan zarar görenin ayırt etme gücü bulunmaması durumunda (TMK m. 15), uzlaşma teklifi kanunî temsilcilerine (TMK m. 16) yapılır (CMUY m. 29/1). Bu kişilerin ayırt etme gücüne sahip olup olmadıkları, uzlaştırma bürosu tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı tarafından araştırıldıktan sonra, uzlaşma teklifinin kime yapılacağı belirlenir.
Buna göre, isnad yeteneği olmayan kişilerin özgür iradesinden söz edilemeyeceğinden uzlaştırmaya başvurulmaması gerekir. Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu olmadığından veya tam akıl hastalarının isnad yeteneği bulunmadığından, bu kişilere uzlaşma teklif edilmesi mümkün değildir. Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamayacağından kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir (TCK m. 31/1).
Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur ve uzlaşma teklif edilemez. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur (TCK m. 31/2).
Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı halinde, bu kişilerin kanunî temsilcilerine uzlaşma teklif edilebilir. Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usûl ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin3 20. maddesinin üçüncü fıkrasında göre, fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş fakat onbeş yaşını doldurmamış bulunan çocuğun, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığını takdir etme yetkisi, münhasıran mahkemeye aittir. Mahkeme bu değerlendirmeyi yaparken, uzmanlar tarafından bilirkişi sıfatıyla hazırlanan sosyal inceleme raporundaki tespit ve değerlendirmeleri göz önünde bulundurur. Sosyal inceleme talebi, yaptırılması ve değerlendirilmesi ise, Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usûl ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 20. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre fiili işlediği sırada oniki yaşını bitirmiş onbeş yaşını doldurmamış bulunan çocuklar ile onbeş yaşını doldurmuş ancak onsekiz yaşını doldurmamış sağır ve dilsizlerin işledikleri fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığının takdiri bakımından sosyal inceleme yaptırılması zorunludur (ÇKK Uygulama Yönetmeliği m. 20/2). Buna karşılık, fiili işlediği sırada onbeş yaşını bitirmiş fakat onsekiz yaşını doldurmamış bulunan çocuklar için, sosyal inceleme raporu alınması zorunluluğu yoktur.
Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olan suça sürüklenen veya suç mağduru çocuk, reşit (ergin) olmadığından, anlama ve isteme yeteneğine sahip (sezgin-mümeyyiz) olsa da uzlaşma teklifi kanunî temsilcilerine yapılacaktır. Böylece mümeyyiz olan çocuk, şahsa sıkı sıkıya bağlı olan şikâyet hakkına sahip olduğu hâlde, çocuğa uzlaşma yetkisi tanınmamıştır. Burada kanun koyucunun, Türk Medenî Kanunu’nun 16. maddesindeki “Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler” hükmünden hareketle, algılama yeteneği yeterince gelişmemiş, uzlaşmanın anlam ve sonuçlarını yeterince kavrayamayacağını düşündüğü çocukları korumak istediği anlaşılmaktadır. Bir diğer neden de, CMK m. 253/19’daki “Uzlaşmanın sağlanması hâlinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır” (CMUY m. 7/6) hükmüdür.
Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar görenin küçük olması hâlinde, küçüğün de uzlaşma konusundaki iradesi öğrenilmelidir. Çocuk Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 12. maddesine göre, “taraf Devletler, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun, kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını, bu görüşlere, çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken özen gösterilmek suretiyle tanırlar”. Bu amaçla, çocuğu etkileyen herhangi bir adlî veya idarî kovuşturmada, çocuğun doğrudan doğruya veya bir temsilci yahut uygun bir makam yoluyla dinlenilmesi fırsatı sağlanmalıdır (Çocuk Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi m. 12/2). Uzlaştırma süreci, etki ve sonuçları itibariyle çocuğu yakından ilgilendireceğinden, çocuğun görüşü alınmalıdır.
Uzlaşma teklifi yapılırken yukarıda önerildiği üzere, anlama ve isteme yeteneğine sahip (sezgin-mümeyyiz) olan suça sürüklenen veya suç mağduru çocuğun da uzlaşma konusundaki aydınlanmış iradesi dikkate alındığı takdirde, bu eleştiri karşılanabilir. Esasında uzlaştırma müzakerelerine başlayıp başlamama konusundaki takdirin tek başına çocuğa bırakılması da isabetli bir yaklaşım değildir. Çünkü mümeyyiz de olsa suça sürüklenen veya suç mağduru çocuğun, uzlaşmanın önemi ve sonuçlarını tek başına anlaması beklenemez. Uzlaşma teklifinin yapılmasından itibaren tüm süreç boyunca çocuğun sosyal hizmet uzmanları, pedagoglar veya mahkeme nezdinde çalışan sosyal çalışma görevlisi ile desteklenmesi gereklidir.
CMK m. 253/4’te şüphelinin reşit olmaması hâlinde, uzlaşma teklifinin kanunî temsilcilerine yapılması öngörülmüşse de,edimin konusu kendisini maddî bir yükümlülük altına sokmayacak, özür dilemeyle ifa edilebilecek bir edim ise, reşit (ergin) olmayıp ayırt etme gücüne sahip suça sürüklenen çocuğa uzlaşma teklifi yapılabileceğinin ve çocuğun uzlaşma önerisini kabul etmesi hâlinde uzlaşmanın gerçekleşmiş sayılacağının kabulü uygun olur. Her ne kadar Türk Medenî Kanunu’nun 16. maddesinde, “Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler” denilmekte ise de, aynı maddenin son cümlesinde, “karşılıksız kazanmada ve kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları kullanmada bu rıza gerekli değildir” hükmü mevcuttur. Özür dilenmesiyle maddî bir yükümlülük altına girmeden, uzlaşma sonucunda “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verilmesi ve artık soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaması, açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılması (CMK m. 253/19, CMUY m. 7, 6), suça sürüklenen (şüpheli-sanık) çocuk için bir kazanımdır.
Ancak aynı kuralı, suç mağduru veya suçtan zarar gören çocuk için söylemek mümkün değildir. Mağdur veya suçtan zarar gören çocuk reşit (ergin) olmadıkça, ayırt etme gücüne sahip olsa da, uzlaşma teklifinin çocuğun kanunî temsilcisine yapılması gerekir. Çünkü suç mağduru çocuğun, kendisine karşı işlenen soruşturma konusu suç nedeniyle uzlaşma teklifini kabul etmesi ve uzlaşma sağlanması hâlinde artık hukuk mahkemesinde tazminat davası açılamayacağından, karşılıksız kazanım söz konusu değildir.
III- Uzlaşma Teklifinin Açıklamalı Tebligat veya İstinabe Yoluyla Yapılması
Uzlaştırma bürosu tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı, şüpheli, sanık, katılan, mağdur veya suçtan zarar gören yahut kanunî temsilcilerine uzlaşma teklifini bizzat yapmalı; gerekirse bu kişilerin yerleşim yerine dahi gitmelidir.
Uzlaştırmacının teklif yapacağı kişi tutuklu ise, görevlendirme belgesinin ibrazı üzerine mesai gün ve saatleri içerisinde konuşulanları başkalarının duymayacağı, ancak görüşmenin görevlilerce izlenebileceği bir ortamda, açık görüş usulüne tâbi olarak ilgiliyle görüşür. Tutuklunun uzlaştırmacı ile yazışmaları denetime tâbi tutulmaz.
Hükümlü uzlaştırmaya tâbi bir suçun tarafı olup uzlaştırma yoluna gidilmiş ve rıza göstermişse, uzlaştırmacı olarak atanan kişinin görevlendirme belgesini ibraz etmesi üzerine, bu iş için ayrılan görüşme yerlerinde, mesai gün ve saatleri içerisinde, konuşulanların duyulamayacağı, ancak güvenlik nedeniyle görülebileceği bir biçimde, açık görüş usulüne uygun olarak uzlaştırmacı ile görüştürülür.
Uzlaştırma bürosu tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı, gerektiğinde uzlaşma teklifini, büro aracılığıyla açıklamalı tebligat, istinabe veya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yoluyla yapabilir (CMK m. 253/4; CMUY m. 29/3).
Kanunda uzlaştırmacının, gerektiğinde uzlaşma teklifini istinabe yoluyla yapabilmesine izin verildiğinden, uzlaşma teklif formunun istinabe suretiyle imzalatılması gereken hâllerde, istinabe edilecek kişinin bulunduğu yerdeki Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde bulunan istinabe bürosu istinabe olunur (CMK m. 253/24) ve teklif formu, istinabe edilecek tarafın bulunduğu yer Cumhuriyet başsavcılığı istinabe bürosu aracılığıyla imzalatılır (CMUY m. 29/4).
Uzlaştırmacı tarafından yapılacak uzlaşma teklifi, Yönetmeliğin 4 no’lu ekinde yer alan, uzlaşmanın mahiyeti ile uzlaşmayı kabul veya reddetmenin hukukî sonuçlarının bulunduğu Uzlaşma Teklif Formundaki bilgilerin açıklanması ve teklif formunun, hazır bulunan ilgiliye imzalatılarak verilmesi suretiyle yapılır (CMUY m. 29/5).
Uzlaştırmacının uzlaşma teklifinde bulunacağı şüpheli, sanık, katılan, mağdur veya suçtan zarar gören yahut kanunî temsilcilerine iletişim araçlarıyla ulaşılamaması hâlinde, açıklamalı uzlaşma teklifi uzlaştırma bürosu aracılığıyla yapılır. Bu işlem uzlaştırmacının, uzlaştırma bürosuna başvurarak teklif formunu vermesi üzerine gerçekleştirilir (CMUY m. 29/6).
Uzlaştırmacı, uzlaşmanın mahiyeti, niteliği ve hukukî sonuçlarını anlatan bir bilgilendirme yazısı hazırlayarak uzlaşma teklif formuyla birlikte uzlaştırma bürosuna vermeli ve tarafa tebliğ edilecek açıklamalı tebligatta, uzlaşma teklif formu ile birlikte bu bilgiler de yer almalıdır. Bilgilendirme yazısında uzlaştırmacı, şahsî iletişim bilgilerini de yazmalıdır. Uzlaşma teklif formu, uzlaştırma bürosu aracılığıyla Tebligat Kanunu ile Tebligat Tüzüğü hükümlerine uygun olarak tebliğ mazbatalı zarf içerisinde gönderilmelidir.
Tarafa tebliğ edilecek açıklamalı tebligattaki çağrı kâğıdı üzerinde, çağrılan kişinin (şüphelinin) kimliği, çağrılma nedeni (soruşturma gereğince atılı suçun 5271 sayılı CMK’nun 253. maddesine göre uzlaştırmaya tâbi olduğu), hakkında okunaklı şerh bulunmalıdır. Tebligat yapılamazsa uzlaştırma işlemlerine son verilir.
Şüpheli, sanık, mağdur veya suçtan zarar gören yahut bunların reşit olmaması hâlinde kanunî temsilcileri, kendilerine doğrudan, açıklamalı tebligat, istinabe veya SEGBİS yoluyla uzlaşma teklifinde bulunulmasından itibaren üç gün içinde kararlarını teklifi yapan uzlaştırmacıya bildirmedikleri takdirde, teklifi reddetmiş sayılırlar6. Bu durumda, CMK m. 255 hükmü saklı kalmak üzere, ayrıca diğerlerine uzlaşma teklifinde bulunulmaz (CMK m. 253/4; CMUY m. 30).
Uzlaşma teklifine süresi içerisinde cevap verilmemesi veya teklifin reddedilmesi hâlinde uzlaştırma girişimi sonuçsuz kalmış sayılır (CMUY m. 34/2). Şüphelinin çocuk olması hâlinde uzlaşma teklifi çocuğun kanunî temsilcisine (veli veya vasisine) yapılacağından, kanunî temsilci üç gün içinde kararını bildirmezse bu hüküm gereğince teklifi reddetmiş sayılacak ve bu husus çocuğun aleyhine olabilecektir.
Uzlaşma teklifinde bulunmak için yapılacak çağrı; telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi araçlardan yararlanılarak da gerçekleştirilebilir. Ancak, bu çağrı uzlaşma teklifi anlamına gelmez (CMUY m. 29/7).
IV- Uzlaşma Teklifinde Sıralama ve Teklifin Yapılma Zamanı
Uzlaştırma bürosu tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı, öncelikle faili davet ederek uzlaşma teklif edebileceği gibi, bunu önce mağdura da sorabilir. Uzlaşma teklifinin ilk önce kime yöneltilmesi gerektiği konusunda kesin bir kural mevcut olmayıp, bu uygulama ülkeden ülkeye değişmektedir. Her iki uygulamanın da kendine göre faydaları ve mahzurları vardır. Uzlaşma teklifinin önce mağdura yapılmasına yönelik en önemli eleştiri, uzlaştırmaya hazır olduğunu açıklayan mağdurun, failin uzlaştırmaya katılmayı reddetmesi hâlinde hayal kırıklığı yaşayacak olmasıdır. İlk önce faile uzlaşma teklif edilmesi hâlinde ise, failin bu girişimle, mağdurun menfaatlerine üstünlük tanındığı endişesiyle kendini koruma psikolojisine girme ve uzlaştırmayı reddetme tehlikesi vardır. Ancak failin mağdurla görüşmeye istekli olmasını ve mağdurun zararını tazmin etmeyi müzakere etmesini sağlamak için, uzlaşma teklifinin ilk önce faile yapılması uygun olur. Bu girişim, mağdurun, sırf failin uzlaştırmaya katılmaya ve anlaşma yapmaya istekli olmadığını ortaya çıkarmak amacıyla uzlaştırmaya katılmayı kabul etmesi olasılığını önler.
Esasında bu aşamada önemli olan, uzlaşma teklifinin önce kime yapılacağından ziyade yapılma zamanıdır. Uzlaşma teklifinin kabul edilmesini sağlamak için, teklifin doğru zamanda yapılması büyük önem taşır. Bu nedenle uzlaşma teklif edilmeden önce, tarafların tavırları, uzlaşmaya psikolojik olarak hazır olup olmadıkları ve niyetleri hassasiyetle kontrol edilmelidir.
Uzlaşma müzakerelerine tarafların katılımı, mukayeseli hukukta da önemli bir konudur. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde, 1989-1997 yılları arasında edinilen tecrübelere dayanılarak yapılan bir çalışmada, arabuluculuğa katılmayı kolaylaştıran ve engelleyen etkenler ortaya koyulmuştur. Buna göre, genel olarak mala karşı işlenen suçlarda, taraflarla suçun işlenmesinden kısa bir süre sonra temas kurulması hâlinde, taraflar zararlarının hemen giderilmesi amacıyla arabuluculuğa katılmaya daha fazla istekli olmuşlardır. Buna karşılık, kişilere karşı işlenen suçlarda veya kasten yahut taksirle yaralama suçlarında durum bunun tam tersidir. Bu suçlarda, taraflarla suçun işlenmesinden uzun bir süre, suçun taraflar üzerindeki etkileri hafifledikten, taraflarda yarattığı öfke ve acı dindikten ve bilhassa mağdur sakinleştikten sonra temas kurulması hâlinde, taraflar arabuluculuğa katılmaya daha istekli olmuşlardır.
Görüldüğü gibi kişilere karşı işlenen suçlarda, taraflara hemen uzlaşma teklif edilmeyerek belli bir sakinleşme süresi tanınması uygun olacaktır. Bu amaçla Yönetmelikte, “Uzlaşma teklifi suçun işlendiği tarihten itibaren bir aylık süre geçmeden yapılamaz” hükmüne yer verilerek sakinleşme (soğuma) süresi tanınması kabul edilmiş (CMUY m. 12/5) ve CMK’da olmayan bir esas benimsenmiştir.
Yönetmelikte böyle bir sürenin öngörülmüş olması uzlaştırma olasılığının artması bakımından yerinde olmuştur. Uzlaştırmacı dosya kendisine daha evvel tevdi edilse bile suç tarihinden itibaren bir ay geçmeden taraflara uzlaşma teklifinde bulunamayacaktır. Uzlaştırmacının bu süre ile ilgili olarak dikkat etmesi gereken başka bir konu da, suçun işlenmesinden itibaren bir aylık süreye yaklaşmadan dosyayı bürodan tevdi almamasıdır. Çünkü uzlaştırmacı, uzlaştırma evrakını teslim aldıktan sonra otuz gün içinde uzlaştırma işlemlerini sonuçlandırmak zorunda olup, uzlaştırma bürosu bu süreyi her defasında yirmi günü geçmemek üzere en fazla iki kez daha uzatabilir (CMK m. 253/12; CMUY m. 17/1). Bu sebeple, suçun işlendiği tarihten itibaren bir aylık süre geçmeden dosyayı uzlaştırma bürosundan alan uzlaştırmacı, uzlaşma teklifinin yapılması için bir aylık sürenin geçmesini beklerken, müzakere, uzlaşma ve raporun hazırlanması için kendisine tanınmış olan otuz günlük süreyi geçirebilir. Bu da kendisi hakkında uzlaştırma savcısı tarafından düzenlenecek performansının kötü görünmesine neden olabilir. Doğru olan uygulama, suçun işlendiği tarihten itibaren bir aylık süre dolduktan sonra uzlaştırma işlemlerine başlanmak üzere dosyanın uzlaştırmacıya tevdi edilmesidir.
V- Uzlaşma Teklifinin Yapılamaması
Resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma (veya kovuşturma) dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma yahut başka bir nedenle mağdura, suçtan zarar görene, şüpheliye, sanığa veya bunların kanunî temsilcisine ulaşılamaması hâlinde, soruşturma (veya kovuşturma) konusu suçla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilmeksizin soruşturma (veya kovuşturma) sonuçlandırılır (CMK m. 253/6, CMUY m. 7, 12). 253. maddenin bu fıkrasına göre, gerekli araştırmalara rağmen, herhangi bir nedenle mağdur veya suçtan zarar görene, bu kişiler veya şüpheli temyiz kudretine sahip değillerse kanunî temsilcisine ulaşılamamakta ise, soruşturma uzlaştırma yoluna başvurulmadan sonuçlandırılır. Örneğin adres belirlenemiyorsa, soruşturma dosyasındaki adresler bulunamıyorsa veya sayılan kişiler yurt dışında ise bu şekilde hareket edilecektir. Bu düzenlemeyle tebligat kolaylığı öngörülerek, mağdur veya suçtan zarar görene ulaşılamaması yüzünden uzlaştırma müzakerelerinin başlatılamaması hâlinde, soruşturmanın uzamasının engellenmesi amaçlanmıştır. Bu nedenle, Tebligatın yapılamaması hâlinde, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun, adres değiştirmenin bildirilmesi mecburiyetine ilişkin 35. maddesi veya ilânen tebligata ilişkin 28. maddesindeki usulün izlenmesi şart değildir; ancak, hiç değilse adlî kolluk vasıtasıyla adres araştırmasının yapılması gerekir.
Uzlaşma teklifinde bulunulması veya teklifin kabul edilmesi, soruşturma yahut kovuşturma konusu suça ilişkin delillerin toplanması ve koruma tedbirlerinin uygulanmasına engel değildir (CMK m. 253/8; CMUY m. 7, 8). Bu sebeple soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısı, CMK m. 160 ve devamı uyarınca toplanması gereken tüm delilleri toplar (CMUY m. 9/2).
Çocuk bürosunda görevli Cumhuriyet savcısı, soruşturma sırasında gerekli gördüğünde çocuk hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununda yer alan koruyucu ve destekleyici tedbirlerin uygulanmasını çocuk hâkiminden isteyebilir (CMUY m. 9/3).
Soruşturma dosyasının uzlaşma teklifinde bulunulmak üzere uzlaştırma bürosuna gönderilmesi için, soruşturma konusu suçun uzlaştırmaya tâbi olması ve kamu davası açılması için yeterli şüphenin bulunması gerektiğinden (CMK m. 253, 4), uzlaşma teklif edilmeden önce soruşturma konusu suça ilişkin delillerin toplanması, suçun mahiyetini ortaya koyarak uzlaştırmaya tâbi olup olmadığını belirlemek ve uzlaştırma sağlanamazsa delillerin kaybolması tehlikesini ortadan kaldırmak için gereklidir.
Kanunda, uzlaşma teklif edildiğinde, uzlaştırmanın sonucu henüz bilinemediğinden, delillerin toplanmasına devam edilmesi öngörülmüştür. Özellikle Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinin ondokuzuncu fıkrası uyarınca; yerine getirilmesi ileri tarihe bırakılan, takside bağlanan veya süreklilik arzeden bir edim söz konusu olduğu için kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilmesi üzerine, daha sonra uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi hâlinde, şüpheli hakkında kamu davası açmak için, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturması aranacaktır.
Nihayet Cumhuriyet savcısının, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 171. maddesine göre, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olup, üst sınırı bir yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı, yeterli şüphenin varlığına rağmen, kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verebilmesi için de (CMK m. 171/2) soruşturma konusu suça ilişkin delillerin toplanması gerekir.
VI- Hakkında Yakalama Emri Bulunan Şüpheli veya Sanığa Uzlaşma Teklifi
Uzlaştırma işleminin yapılması bakımından taraflara ulaşılamaması veya yurt dışında olmaları hâlinde uzlaştırma yoluna gidilememesi kuralı, şüpheli veya sanık hakkında yakalama emri bulunması hâlinde de dikkate alınmalıdır. Ceza Muhakemesi Kanunu m. 98/1’e göre; “Soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından yakalama emri düzenlenebilir.” Aynı maddenin üçüncü fıkrasına göre; “Kovuşturma evresinde kaçak sanık hakkında yakalama emri re’sen veya Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim veya mahkeme tarafından düzenlenir.” CMK m. 199’e göre; “Mahkeme, sanığın hazır bulunmasına ve zorla getirme kararı veya yakalama emriyle getirilmesine her zaman karar verebilir.”
Bu düzenlemelerden anlaşıldığı üzere; şüpheli veya sanık hakkında, ancak ona ulaşılamadığı hâllerde yakalama emri çıkarılabilmektedir. Uzlaştırma kapsamında kalan bir suçun şüpheli veya sanığı hakkında, ona ulaşılamaması nedeniyle yakalama emri çıkarılmış ise uzlaştırma yoluna gidilmesi fayda sağlamayacaktır. Kolluk ile adlî mercilerin her türlü imkânlarına rağmen ulaşamadığı şüpheli veya sanığa uzlaştırmacının ulaşmasını ve uzlaşma teklifini iletmesini beklemek gerçekçi değildir. Böyle bir durumda uzlaştırmacının, CMK m. 253, 6’da yer alan; “Resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle mağdura, suçtan zarar görene, şüpheliye veya bunların kanunî temsilcisine ulaşılamaması halinde, uzlaştırma yoluna gidilmeksizin soruşturma sonuçlandırılır” hükmüne göre uzlaştırmanın mümkün olmadığını tutanağa bağlaması da uygun değildir. Çünkü şüpheli veya sanığın yakalama emri üzerine yakalanarak ifadesi alınmadan dosyanın neticelendirilmesi mümkün değildir. Başka bir ifadeyle, soruşturma veya kovuşturma, genellikle şüpheli veya sanığın yakalanması ve ifadesine başvurulmasının ardından bitirilir.
Yakalanamamış ve ifadesi alınamamış olan şüpheli veya sanığın uzlaşmak istemediğini peşinen kabul etmek doğru değildir. Bu nedenle isabetli olan; yakalama emrinin infazına kadar uzlaştırma işlemine girişmemek, yakalama emrinin infazından sonra, şüpheli veya sanığın adresinin tespit edilmesinin ardından dosyayı uzlaştırma bürosuna göndermektir. Soruşturma evresinde; şüpheli hakkında yakalama emri mevcut ise (şüphelinin tebligata rağmen gelmemesi veya şüpheliye çağrı yapılamaması, CMK m. 98) Cumhuriyet savcısı bir süre yakalama emrinin infaz edilmesini beklemeli ve şüphelinin ifadesini almaya çalışmalıdır. Ancak dosyanın sürüncemede kalmaması ve özellikle zamanaşımına uğrama riskinin oluşmaması için, belirli bir süre sonra iddianame düzenlenmelidir.
Böyle bir durumda doğru olan, Cumhuriyet savcısının iddianame düzenlemeye yakın bir zamana kadar yakalama emrinin infazını beklemesi ve uzlaştırma yoluna da o zamana kadar gitmemesidir. Cumhuriyet savcısı, iddianame düzenlemeye yakın bir tarihte uzlaştırma işlemlerine girişmeli ve dosyayı uzlaştırma bürosuna göndermelidir. Aynı husus kovuşturma evresi için de geçerlidir. Hâkim, sanık hakkındaki yakalama emri infaz edilmeden ve onun savunması alınmadan hüküm kuramayacaktır. Bu nedenle hâkim, yakalama emrinin infazını beklemeli ve daha sonra uzlaştırma işlemleri için dosyayı uzlaştırma bürosuna göndermelidir. Bu fikre karşı ileri sürülebilecek, soruşturma veya kovuşturmanın sürüncemede kalacak olması görüşü de, yukarıda açıklamış olduğumuz; şüpheli veya sanığın ifadesi alınmadan soruşturma veya kovuşturmanın bitirilmeyecek olması nedeniyle isabetli değildir.
Şüpheli veya sanığa ulaşılamaması ve hakkında yakalama emri çıkarılmış olması hâlinde uzlaştırma bürosuna dosyanın gönderilerek uzlaştırma işlemlerine girişilmesi ve bu kapsamda mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinin yapılması mümkündür. Ancak böyle bir durumda, mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşma teklifini kabul etmesi veya etmemesinin bir önemi bulunmamaktadır. Çünkü bu durumda, mağdur veya suçtan zarar görenin teklifi kabul etmemesi hâlinde, teklifin kabul edilmemesi nedeniyle uzlaştırma sonuçsuz kalacaktır. Mağdur veya suçtan zarar görenin teklifi kabul etmesi hâlinde ise, şüpheli veya sanığa ulaşılamamış olması nedeniyle, CMK m. 253/6 hükmü gereği uzlaştırma sonuçsuz kalacaktır. Her iki hâlde de yakalama emrinin infaz edilmesinden evvel başvurulan uzlaştırma usulü, istenilen amaca hizmet etmeyecektir.
B) Uzlaşma Teklifinin İçeriği ve Tarafların Bilgilendirilmesi
Uzlaşma teklifinde bulunulması hâlinde; şüpheliye, mağdura veya suçtan zarar görene yahut kanunî temsilcilerine, uzlaştırmanın mahiyeti ve uzlaştırmayı kabul veya reddetmenin hukukî sonuçlarının anlatılacağı, mevzuatta isabetli olarak düzenlenmiştir (CMK m. 253/5; CMUY m. 29/5). Bu bilgilendirme, uzlaştırma bürosunun görevlendirdiği uzlaştırmacı tarafından uzlaşma teklifi yapılırken, Yönetmeliğin 4 no’lu ekinde yer alan, uzlaşmanın mahiyeti ile uzlaşmayı kabul veya reddetmenin hukukî sonuçlarının bulunduğu Uzlaşma Teklif Formundaki bilgilerin açıklanması ve teklif formunun, hazır bulunan ilgiliye imzalatılarak verilmesi suretiyle yapılır. Uzlaştırmacı tarafından bilgilendirme yükümlülüğünün yerine getirildiğine ve uzlaşma teklifinde bulunulduğuna ilişkin formun imzalı örneği, uzlaştırma evrakı içine konulur (CMUY m. 29/5). Bu belgeleme, görevini özenle yerine getirme yükümlülüğünün yerine getirildiğini ispatlamak bakımından da yararlıdır. Tarafların, uzlaştırma konusundaki bilgi eksiklikleri yüzünden uzlaştırmaya başvurmayı reddetmesi mümkündür. Uzlaştırmaya başvurmadan önce tarafların bilgilendirilmesi, uzlaştırmaya yönlendirilmeleri ve uzlaştırma müzakerelerine samimiyetle katılmalarına katkıda bulunur. Uzlaştırma sürecinin bir parçası olan tarafları “bilgilendirme görevi”, uzlaştırmacının, “uzlaştırma öncesi aşama”da, teklifte bulunmadan evvel taraflarla gerçekleştireceği ön görüşmelerde yerine getirilmelidir. Şüpheli ile mağdurun uzlaştırma konusunda bilgilendirilmeleri, Anayasanın 40. maddesinin ikinci fıkrasının da bir gereğidir. Bu maddeye göre, “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır”. Dolayısıyla şüpheli ve mağdur, aralarındaki uyuşmazlığı uzlaştırma yoluna başvurarak çözmeye hakları olduğunu, uzlaştırmanın dava yoluna nazaran sunduğu faydaları ve sonuçlarını öğrenmelidir. Uzlaştırmanın başarısında, tarafların doğru bilgilendirilmesi kilit rol oynamaktadır. Bu bilgilendirme, sadece hazırlanan matbu formların taraflara verilmesi gibi şeklî bir yolla değil, tarafların şifahen bilgilendirilerek, konuyu gerçekten anlamalarının sağlanması ve aydınlanmış iradeyle uzlaştırmaya teşvik edilmeleri suretiyle yapılmalıdır. Uzlaşma teklifinin, dosyanın uzlaşmaya gönderilmesinden (sevkinden) sonra, eğitimli uzlaştırmacılar tarafından yapılması gerekir. 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla CMK m. 253/4’te bu mülâhazalarla değişiklik yapılarak, uzlaşma teklifinin uzlaştırma bürosunun görevlendireceği eğitimli uzlaştırmacı tarafından yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Uzlaştırmacı, taraflarla yapacağı ön görüşmede kendisini, Cumhuriyet başsavcılığı tarafından görevlendirilen, sicile kayıtlı uzlaştırmacı olarak tanıtmalı, şahsî mesleğini söylememeli ve uzlaştırmacı kimliğini ön planda tutmalıdır.
Uzlaştırma bürosu tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı, tarafları önce bilgilendirmek ve ardından onlara uzlaşma teklifinde bulunulmak amacıyla, şüpheli ve mağdurla bir ön görüşme yapmalıdır.
Uzlaştırmacı, taraflarla yapacağı bu ön görüşmede kendisini tanıtırken, şahsî mesleğini söylememeli; söze başlarken Cumhuriyet başsavcılığı tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı olarak kendisini tanıtmalıdır. Uzlaştırmacı, Cumhuriyet başsavcılığı uzlaştırma bürosu adına hareket ettiğini unutmamalıdır. Uzlaştırmacı ön görüşmede, sahip olduğu diğer mesleğinden bahsetmemeli, ilk konuşmada uzlaştırma bürosunun görevlendirdiği sicile kayıtlı uzlaştırmacı olduğunu vurgulayarak taraflara güven vermelidir. Taraflara öncelikle uzlaştırmacı olarak yaklaşmalı, kendisini tanıtırken mesleğini (örneğin avukatlık, kâtiplik, müdürlük gibi) bir kenara bırakmalı, görüşme yeri olarak da mümkün olduğunca profesyonel uzlaştırma bürolarını seçmelidir.
Uzlaştırmacı, mağdur ve şüpheliyi, bir arada veya ayrı ayrı ön görüşme yapmak üzere, Yönetmelikteki usûle uygun şekilde davet eder. Soruşturma dosyası ve varsa sosyal inceleme raporunun incelenmesi sonucunda, ön görüşmenin bir arada mı, yoksa ayrı ayrı mı gerçekleştirileceği belirlenir. Aynı zamanda uyuşmazlığın aydınlatılması amacıyla yapılan ön görüşmeler, uzun bir geçmiş olmayan uyuşmazlıklarda uzlaştırmacı ve taraflarla ortaklaşa gerçekleştirilirken, uzun bir geçmişe dayalı uyuşmazlıklarda taraflarla ayrı ayrı gerçekleştirilir. Ön görüşme sonunda uzlaştırmaya başvurulması için gereken şartlar sağlanamazsa, uyuşmazlık, yazılı bir raporla birlikte uzlaştırma bürosuna iade edilir.
Uzlaştırmacı, şüpheliyle yaptığı ön görüşmede, şüpheliyi şu hususlarda bilgilendirmelidir:
1. Ceza adaleti sistemi (ana hatlarıyla soruşturma ve kovuşturma süreci) nasıl işlemektedir?
2. Savcılık tarafından şüpheliye karşı yapılan suçlama nedir?
3. Ceza adaleti sistemi şüpheliye hangi imkânları sunmaktadır?
4. Mahkemedeki yargılama süreciyle uzlaştırma arasındaki fark nedir?
5. Yargılama ve uzlaştırma sürecinden sonra karşılaşılacak sonuçlar nelerdir?
6. Uzlaştırma süreci nasıl işler ve bunun için gerekli olan şartlar nelerdir?
7. Uzlaştırma süreci için sabit bir ücret ödenmekte midir?
Uzlaştırmacı, şüpheliyle yaptığı ön görüşmede, aşağıdaki hususları belirlemelidir:
1. Şüpheli, suç teşkil eden fiilin sorumluluğunu üstlenebiliyor mu?
2. Şüpheli, uzlaşma önerisini kabul ediyor mu?
3. Şüpheli, sebep olduğu zarar veya mağduriyetin giderimi için istekli mi?
4. Şüpheli, suç teşkil eden fiille anlaşmazlığı birbirinden ayırabiliyor mu?
5. Şüphelinin, uyuşmazlığa ilişkin kişisel düşünceleri nelerdir?
6. Şüpheliye, uzlaştırmaya müracaat etme olanağı tanınmakta mıdır?
Uzlaştırmacı, mağdurla yaptığı ön görüşmede, mağduru şu hususlarda bilgilendirmelidir:
1. Ceza adaleti sistemi (ana hatlarıyla soruşturma ve kovuşturma süreci) nasıl işlemektedir?
2. Savcılık tarafından şüpheliye karşı yapılan suçlama nedir?
3. Ceza adaleti sistemi mağdura hangi imkânları sunmaktadır?
4. Mahkemedeki yargılama süreciyle uzlaştırma arasındaki fark nedir?
5. Yargılama ve uzlaştırma sürecinden sonra karşılaşılacak sonuçlar nelerdir?
6. Uzlaştırma süreci nasıl işler ve bunun için gerekli olan şartlar nelerdir?
7. Mağdurun zararının giderimiyle ilgili hususlar nelerdir?
8. Mağdurun uzlaştırma sürecini gönüllü olarak kabul etmesi ne demektir?
Uzlaştırmacı, mağdurla yaptığı ön görüşmede, aşağıdaki hususları belirlemelidir:
1. Mağdur, uzlaştırma sürecine aktif olarak katılabilecek midir?
2. Mağdurun konumu ve menfaatleri nelerdir?
3. Mağdurun korkuları nelerdir?
4. Mağdur, suç teşkil eden fiille anlaşmazlığı birbirinden ayırabiliyor mu?
5. Mağdurun uyuşmazlığa ilişkin kişisel düşünceleri nelerdir?
6. Mağdura uzlaştırmaya müracaat etme olanağı tanınmakta mıdır?
Uzlaşma teklifi öncesi bilgilendirme yapılırken, şüpheliye yapılacak açıklamalar ile mağdur veya suçtan zarar görene yapılacak açıklamalar farklı olacaktır. Uzlaştırmanın mahiyeti ile uzlaştırmayı kabul veya reddetmenin hukukî sonuçları 253. maddenin çeşitli fıkralarında düzenlenmiştir. Uzlaşma teklifinde bulunulurken uzlaştırmanın mahiyetine ilişkin açıklamaların içeriği, soruşturma ve kovuşturma aşaması için ayrı olmak üzere, Uzlaştırma Yönetmeliğinin ekinde bulunan formlarda ayrıntılı olarak gösterilmiştir.
Bu kapsamda, örneğin şüpheliye yönelik açıklamada; uzlaşmış olmasının suçu kabul anlamına gelmediği, uzlaşmak zorunda olmadığı, uzlaştırmadan istediği zaman vazgeçebileceği, uzlaştırma müzakereleri sırasında yapacağı açıklamaların, vereceği bilgi ve belgelerin ve tutulan tutanakların mevcut soruşturmada ve disiplinle ilgili olanlar da dâhil olmak üzere, hiçbir soruşturma ve kovuşturmada veya hukuk davasında delil olarak kullanılamayacağı, mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşmayı kabul etmesine rağmen kendisinin kabul etmemesi hâlinde; şartları gerçekleşmiş olsa bile, hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemeyeceği ve yeterli delil varsa kamu davası açılacağı, kendisinin uzlaşmayı kabul etmesi fakat mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşmayı kabul etmemesi hâlinde mahkemenin, 231. maddedeki şartlar varsa kendisi hakkında, kovuşturma konusu suçla ilgili olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verebileceği, mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşmayı kabul etmesine rağmen kendisinin kabul etmemesi hâlinde, 231. maddedeki şartlar gerçekleşmiş olsa bile, kendisi hakkında kovuşturma konusu suçla ilgili olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği, uzlaşma sonucunda edimini def’aten yerine getirmesi hâlinde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verileceği ve bundan sonra yeni delil meydana çıkmadıkça, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamayacağı, bu hususun adlî sicile kaydedilmeyeceği; edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi hâlinde, kendisi hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verileceği, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından sonra, uzlaşmanın gereklerini yerine getirmemesi hâlinde, hakkında kamu davası açılacağı, uzlaşmanın sağlanması hâlinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamayacağı, açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılacağı (CMUY m. 7, 6) söylenebilecektir.
C) Uzlaşma Teklifinin Reddi
Uzlaşma teklifinin taraflardan herhangi birince reddi hâlinde soruşturma, diğer tarafa teklifte bulunmaya gerek kalmadan, uzlaştırma yoluna gidilmeksizin sonuçlandırılır. Uzlaşma sağlanamadığı takdirde, Cumhuriyet savcısı, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olup, üst sınırı bir yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren uzlaşmaya tâbi suçlardan dolayı, yeterli şüphenin varlığına rağmen, Kanunun 171. maddesinin üçüncü fıkrasındaki koşulların birlikte gerçekleşmesi hâlinde kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verebilir.
Uzlaşma teklifinin reddedilmesine rağmen, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören uzlaştıklarını gösteren belge ile en geç iddianamenin düzenlendiği tarihe kadar Cumhuriyet savcısına başvurarak uzlaştıklarını beyan edebilirler (CMK m. 253/16; CMUY m. 17/2).
D) Uzlaşma Teklifinin Kabulü
Uzlaştırma tamamen gönüllü bir uyuşmazlık çözüm yolu olduğundan, uzlaştırmaya başvurulabilmesi için, şüpheli, mağdur veya suçtan zarar gören yahut bunların kanunî temsilcileri, uzlaşma teklifini serbest ve aydınlanmış iradeleriyle kabul etmelidir. Ceza Muhakemesi Kanununda, mağdur fail uzlaştırmasının temel ilkelerinden bir olan gönüllülük ilkesine bağlı kalınmıştır. Yönetmeliğe göre de ceza uyuşmazlıklarında uzlaştırmaya başvurulabilmesi için, failin ve mağdurun buna özgür iradeleriyle rıza göstermesi gerekir. Taraflar, uzlaştırma sırasında, anlaşma yapılana kadar her zaman bu rızalarını geri alabilirler (CMUY m. 5/1).
Birden fazla kişinin mağduriyetine veya zarar görmesine sebebiyet veren bir suçtan dolayı uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, mağdur veya suçtan zarar görenlerin hepsinin uzlaştırmayı kabul etmesi gerekir (CMUY m. 7/3). Bu kişilerden birinin uzlaştırmayı kabul etmemesi hâlinde uzlaştırmaya başvurulmayacaktır (CMK m. 253/7).
E) Uzlaştırma Süresi
Uzlaştırmacının belgeleri teslim aldığı tarih, uzlaştırma işlemlerini tamamlaması için gerekli olan sürenin başlangıcıdır. CMK m. 253/12 hükmü çerçevesinde uzlaştırmacı, dosyadaki belgeleri teslim aldıktan en geç otuz gün içinde uzlaştırma işlemlerini tamamlamalıdır. Aksi hâlde yazılı olarak uzlaştırma bürosuna başvurmalıdır. Söz konusu başvuruda, gereken işlemleri neden süresi içerisinde tamamlayamadığını açıklamalıdır. Başvuru üzerine uzlaştırmadan sorumlu Cumhuriyet savcısının onayı ile uzlaştırmacıya verilen süre en çok yirmi gün daha uzatılabilir (CMUY m.17). Tıpkı başvuruda olduğu gibi uzatma da yazılı olarak yapılmalıdır. Otuz gün içerisinde tamamlanması gereken, yalnızca uzlaştırmaya ilişkin işlemlerin sonuçlandırılıp rapor hazırlanmasından ibarettir. Uzlaşma neticesinde kararlaştırılan edimin bu süreden daha uzun bir vadeye bırakılması mümkündür.
Uzlaştırmacı uzlaştırma dosyasının kendisine verilmesinden itibaren 30 günlük süre içerisinde uzlaştırma işlemlerini tamamlayarak raporu uzlaştırma bürosuna iletemediği takdirde hukukî durumun ne olacağı hususu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliğinde açıklanmamıştır. Uzlaştırma iş ve işlemlerinin sonucunun soruşturma veya kovuşturma dosyasının içerisine girmesi gerekir. Rapor sunulmamış ise, Cumhuriyet savcısı veya hâkim rapor sonucunu beklemelidir. Hâkim veya Cumhuriyet savcısı, uzlaşma teklif formu yahut uzlaştırma raporu dosyaya sunulmadan karar vermemeli ve raporun akıbetini araştırmalıdır. Çünkü uzlaştırmacıya belgelerin tesliminden itibaren belirtilen sürelerin geçmiş olmasına ve her türlü araştırmaya rağmen uzlaşma akıbeti konusunda bilgi sahibi olunamaması hâlinde, başka bir uzlaştırmacı görevlendirmesi yoluna gidilebilecektir. Böyle bir durumda, bilgi vermeyen uzlaştırmacı ile ilgili olarak da gerekli tedbirler alınacaktır.
Bu süreler geçtikten sonra, ancak henüz iddianame düzenlenmeden veya kovuşturma evresinde hüküm verilmeden önce uzlaştırmacının raporunu sunması hâlinde, bunun kabul edilmesi ve raporun içeriğine göre işlem yapılması gerekir. Başka bir ifadeyle, raporun süresi içerisinde sunulmamış olması, reddedilmesi için haklı bir gerekçe olmamalıdır. Çünkü CMK m. 253/12 ve Uzlaştırma Yönetmeliği m. 17’de düzenlenmiş olan süreler hak düşürücü değil, düzenleyici sürelerdir. Bu sürelere uyulmaması hâlinde herhangi bir hak kaybına uğranacağına veya yaptırım uygulanacağına dair düzenleme mevzuatta mevcut değildir. Bu süreler, uzlaştırma işleminin sürüncemede kalmaması, kısa süre içerisinde sonuçlandırılması maksadıyla ihdas edilmiştir.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253/21’de; “Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar görenden birine ilk uzlaşma teklifinde bulunulduğu tarihten itibaren, uzlaştırma girişiminin sonuçsuz kaldığı ve en geç, uzlaştırmacının raporunu düzenleyerek uzlaştırma bürosuna verdiği tarihe kadar dava zamanaşımı ile kovuşturma koşulu olan dava süresi işlemez” şeklindeki düzenleme de bu şekilde düşünmeye engel olmayıp, aksine bu düşünceyi desteklemektedir. Çünkü bu fıkrada, zamanaşımı ve dava süresinin işlemeyeceği zaman aralığı olarak otuz ve yirmi günlük (toplam en fazla elli gün) süreler değil, uzlaştırma teklifi ile uzlaştırma raporunun uzlaştırma bürosuna verilmesi arasındaki süre tespit edilmiştir. Bu görüşü destekleyen başka bir düzenleme de, Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği’nin, uzlaştırma süresi başlıklı 17. maddesinin 2. fıkrasında yer almaktadır. Buna göre; “Uzlaşma teklifinin reddedilmesine rağmen, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören uzlaştıklarını gösteren belge ile en geç iddianamenin düzenlendiği tarihe kadar Cumhuriyet savcısına başvurarak uzlaştıklarını beyan edebilirler”.